23 Eylül 2012 Pazar

Burak Yılmaz | Bazıları Doğuştan!




Galatasaray rakibine göre çok üstündü. Maçın teori kısmında düşünüldüğü gibi uygulayışta da Galatasaray, Akhisar'ı zorlanmadan yenebildi. 

Manchester deplasmanından dönen Galatasaray'ın rotasyon yapması zorunluyken, bu maç bunun için biçilmiş kaftandı ve Fatih Terim'e çok ferah şekilde rotasyon imkanı tanıdı. Bu da Galatasaray'ın fikstürünün şanslı olduğunun göstergesi. 

Maçın analizi çok da önemli değil. Güç farkı olağanüstüydü. Galatasaray zaten yenmeliydi. 

Maçın ilk yarısı oynanırken, dakika 20 civarlarında, "Bu Burak Yılmaz ne yapıyor daha topa değmedi!" gibi söylemler, sadece bizim tarafımızdan değil, statta maçı izleyen taraftarlar tarafından da söyleniyordu. İlk yarı bittiğinde ise o topa değmeyen Burak Yılmaz 1 gol 1 asist ile soyunma odasına gidiyordu. 

Bazı oyuncular doğuştan gol atmak için doğuyorlar. Bu "doğuştan" denilen şey tabii ki ana karnında çocuğun bir futbol kalesi görmesi ve gol vuruş antrenmanı yapması değil. Bu "Doğru yerde doğru noktada olabilme" yeteneği. Topun nereden nasıl sekebileceğini sahadaki diğer oyunculara göre daha çabuk öngörebilme yeteneği. Bu da oyuncunun onu savunan diğer oyunculara göre daha çabuk pozisyon alabilme ve topla istediği gibi buluşabilmesi anlamına geliyor. Yani; topsuz oyun. Burak Yılmaz bu yeteneğe fazlasıyla sahip. Doğru yere doğru koşuyu yapması ile beraber, bazen sadece topun nabzını yoklayarak doğru hamleyi yapabilmesi, onun en büyük artısı. Bazıları doğuştan o topun nabzını biliyor. Topun sekebileceği ve düşebileceği yeri önceden sezmek önemli artı. Fakat bir de bununla beraber, rakip oyuncuların konumuna göre konumlanmak, en az onun kadar önemli. Bundan sonra Burak Yılmaz'ı izlerken, bu dediğimiz özellikleri de göz önünde bulundurmanızı öneririz. Ligimizde bu yeteneğe sahip oyuncu sayısı gerçekten az. Denildiği gibi, "Bazıları doğuştan."


20 Eylül 2012 Perşembe

Bunun Adı Kaybetmek Değil | Manchester United 1 - Galatasaray 0





Premier Lig gibi bir ortamda kendi evinde rakiplerine büyük ölçüde üstünlük kuran United'a karşı direkten 3 topunuz dönüyorsa, doğru şeyler yapıyorsunuz demektir. Bununla beraber hakemin ısrarla vermek istemediği 2 penaltı. Galatasaray'ın Old Trafford'daki mücadelesini görünce, gruptan çıkamamasının zor olduğunu söylemek lazım.

Galatasaray kaybetti fakat iyi pozisyonlar bularak kaybetti. Bu maçın da grubun en zor maçı olduğunu düşünürsek, Galatasaray artık en zor maçını geride bıraktı.

Aykut Kocaman "Avrupa'da takımlar 120 km civarında koşuyor" demişti. Galatasaray Manchester'da 115 km koşarken, Manchester United 113 km'de kaldı. Bu istatistik, futbol için kesin veriler vermese de, sahada mücadele eden bir takım olduğunu gösteriyor.

Topla oynama istatistiklerinde yine Galatasaray'ın üstünlüğü var. %52 Galatasaray topla oynarken, Manchester %48 oynamış. Üstelik Galatasaray'ın bir merkez oyuncusu resmen sahada yokken. Melo gerçekten çok etkisizdi. Alıştığımız; topa basan, rakibe vermemekle direnen, isabetli paslar atarken aynı zamanda savunmasını rahatlatan Melo'yu gözler aradı.

Galatasaray'ın sezon başından beri gelen duran top zafiyetini de çözdüğünü görebiliyoruz. Takım yanlış hatırlamıyorsak sadece 1 kornerde rakibe kafa vurdurdu.

Selçuk İnan maçın sonlarına doğru rakip savunma arasına ve arkasına toplar denerken, aslında maçın başından beri bunları denemesi gerekirdi.

Hamit Galatasaray'a geldiğinden beri en iyi maçını oynadı. Tecrübesini tam anlamıyla sahaya koydu.

Amrabat önemli oyuncu. İlk yarıda Galatasaray'ın ayakta kalmasını sağladı. Soldan uzak direğe doğru kestiği top ise muhteşemdi. Ayrıca önünde oynayan Evra'dan daha çabuk olduğunu 1-2 pozisyonda gösterdi. Galatasaray'ın ileriki dönemde en büyük kozu olacaktır.

Hakan Balta temposu yüksek her maçta sırıtıyor. İşini yapabilen bir oyuncu ama maç yüksek tempoda değilken. Galatasaray'ın sol kanadına çok yüklendiğini söyleyebiliriz Manchester United'ın.

Dany ve Semih ikilisinin çabukluğundan yararlanmak isteyen Fatih Terim başarılı oldu. İki oyuncu da işlerini en iyi şekilde yaptılar. Rakibe ilk hamleleri hep başarılıydı.

Emre Çolak çabuk oyuncu. Fatih Terim'in onu oyuna alması doğru bir hamle oldu ki, Galatasaray onunla beraber daha rahat rakip sahaya gidebildi.

Umut'un erkenden sakatlanıp çıkması üzücü oldu. O bölgede hep baskı kuran ve hücum anlamında da doğru koşuları doğru yerlere yapan bir isimin olması iyi olurdu. Zira ilk dakikalarda hakemin vermediği penaltı pozisyonunda da o vardı.

Burak Yılmaz fizik olarak kötü durumda olmasa da, Manchester savunması arasında kendine yer açamadı.

Maçtan sonra Ali Dürüst'ün açıklamalarına göre, Muslera ve Semih Kaya için, Manchester United scout'ları bonservis yoklaması yapmışlar. Bu iki oyuncunun ne kadar etkili bir performans sergilediğini buradan görebiliriz.

Deplasmandaki Galatasaray taraftarı da muhteşemdi. Arena'daki Şampiyonlar Ligi maçlarındaki atmosferin "inanılmaz" olacağına bir sinyal gibiydi.


Galatasaray için bu kaybetmek değil, Dünyanın en iyi takımlarından birine baş tutabilmenin moraliyle özgüven depolamak ve gelecekteki maçlara daha umutla bakmaktır.

12 Eylül 2012 Çarşamba

Selçuk İnan Her yerde oynar!




Her meslekte, her ortamda, her durumda kontrol altına alınması en güç olan şeylerden biri baskıdır. Eğer baskıyı kontrol etme yeteneği ve birikimine sahipseniz, ulaşmak istediğiniz hedefler size daha yakın olacaktır.

Uzun süredir "milli takım taraftarı"nın tek bir çatı altında toplandığı mevzu, Selçuk İnan mevzusu oldu. Fener'lisi, Beşiktaş'lısı, Trabzon'lusu, Bolu'lusu; Selçuk İnan'ın oynamasını istiyordu. Dün Saraçoğlu'nda, taraftarların "Selçuk Selçuk" diye bağırmaları, ne yalan söyleyelim hoşumuza gitti.

Dönelim futbolcunun tarafına. Geçen hafta Hollanda'da yedek olarak bile oyuna girememişsin. İçeride kolay bir rakibe karşı hoca seni 11'de sahaya sürmemiş. Bununla beraber tüm hafta boyunca basın ve halk, senin oynamamanın çok büyük bir hata olduğunu yazmış, konuşmuş. Bu, oyuncunun gururunu okşamakla beraber, onu strese sokup, baskı altına alabilecek bir unsur. Bu baskı altında maçın 2. yarısının ortalarında oyuna girmişsin. Oyuna girmenin tribünlerin çağrısı ile de alakalı olması muhtemel. Rakip her ne kadar 10 kişi olsa da, her ne kadar senin standartında olmasa da, o maçta ayak titrer. Seni destekleyen ve oynamanı isteyen milyonlara karşı bir borç altında zemindesindir.

Sol bek Hasan Ali çizgiye inip bir top keser. Top hem dönerek hem sekerek gelir. Hem de işin en zoru ters ayağına gelir. O topu ters ayakla döndürerek, kalecinin uzağına kesmek demek; yetenekli futbolcu olmak ile beraber, kriz ve baskı durumlarında kendini iyi yönetebilen olgun bir futbolcusun demek. Kendisini Old Trafford'da izleyecek scout'ların, Manchester'a boşuna gelmeyecekleri demek. Dünyanın her takımında oynayabilir demek.

8 Eylül 2012 Cumartesi

Selçuk İnan'sız Milli Takım




Abdullah Avcı'nın kafasındaki oyun yapısı, çabuk çıkıp rakibi eksik yakalayıp vurmak. İBB döneminde de kendisinin oyun yapısı buna yönelikti. Bu kafasındaki oyun şablonu için tabii ki sprinter, atletik ve dribbling'i olan oyuncuları kadroda kullanmalı. Bu yüzden kendisinin Tunay ve Sercan seçimlerine sesimiz çıkamaz, eleştiremeyiz. Çünkü hocanın kafasındaki oyun şablonu, stratejisi bu yönde ve bu karakteri sahaya yansıtmak istiyor.

Hollanda'ya Amsterdam'da yenilmek dert değil. 10 maç yapsak ve hepsini kaybetsek, "adamlar Hollanda abi" deyip konuyu kaparız, çok da üzülmeyiz. Fakat bu kayıpları yaparken, sahadaki oyuncu kadrosuna da bir göz atarız. Dün Selçuk İnan oynasaydı belki 2 değil belki 3 yerdik. (kişisel kanaatimiz Selçuk'lu milli takımın kesinlikle daha iyi olacağı yönde). Konu bu değil. İlk paragrafta anlatmaya çalıştığımız, "Abdullah Avcı oyun yapısı" için evet sprinter ve dikine oynayabilen oyuncular gerekli fakat onlara servis yapabilecek adam en az onlar kadar önemli. Selçuk İnan gibi topla ilişkileri iyi olan bir oyuncu şu an milli takımda mevcut değil. Kaldı ki, hızlı futbol oynamak ve rakibi kontralarla vurmak isteyen bir takımın en ihtiyaç duyacağı oyuncu tipi, saha vizyonu yüksek olan, kısa - uzun - direkt pasları başarılı olan bir oyuncudur. Siz sprinter oyuncularınızı (Tunay, Sercan, Umut) verimli oynatabilmek için, Selçuk İnan'ı oynatmak zorundasınız.

Hadi kafanızdaki 11'de bu oyuncu yok. Peki Selçuk İnan, 12. 13. ya da 14. adam da mı olamıyor bu takımda! Yapılan 3 değişiklikte de hepimizin gözü Selçuk'u aradı. Ama demek ki Selçuk İnan bir hamle oyuncusu olarak bile kullanılamıyor. Nuri Şahin'in son 2 sezonda oynadığı maç sayısı göz önünde bulundurulursa, Selçuk İnan yerine tercih edilmesi gerçekten komedi filmi gibi! 70'den sonra artık üstümüze gelmeye mecali olmayan ve daha çok savumada bekleyen bir Hollanda milli takımına karşı, onları kontradan vurma ihtimalimiz artık neredeyse ortadan kalkmışken, neden gerçek mevkisi forvet olan Mevlüt'ü sol açık için oyuna sokarsın?

Bu hafta basında çıkan haberler, Barcelona scout'larının Selçuk İnan'ı izlemek için Hollanda maçına gelecekleri yönündeydi. Bu haber ne kadar doğrudur ne kadar yanlıştır henüz bilemiyoruz. Fakat haber yalan olsa dahi, basının ve kamoyunun böyle bir düşünceyi konuşuyor olması oyuncunun ne kadar değerli olduğunun en büyük kanıtıdır. Barcelona'ya kaleci verebilirsiniz hatta ve hatta forvet bile verebilirsiniz fakat Xavi'li ve Iniesta'lı bir orta sahaya bir Türk oyuncu vermeniz neredeyse hayal. Selçuk'un buralarda adının geçmesi bile bizim için gurur kaynağı olabilecek bir durum.

Şimdi Abdullah Avcı salı günü Estonya karşısında acaba Selçuk'u 11'de başlatacak mı? Başlatsa, eğer doğruysa kendisini izlemeye gelen Barcelona scout'larının olduğu maçta oynayamamanın vermiş olduğu hayalkırıklığı ile Avcı oyuncudan aynı verimi alabilecek mi?

7 Eylül 2012 Cuma

Hollanda - Türkiye Maç Öncesi



Hollanda milli takımının EURO2012'de kötü bir turnuva geçirmesi, onları hafife almak için yeterli bir unsur değil. Hollanda, futbol tarihinin her zaman en önemli hücum takımlarından biri olmuştur. Bizim gibi savunma zaafları olan ve fizik olarak hiçbir zaman üst seviyede olmayan bir milli takımın işi tabii ki bu denli bir takıma karşı kolay olmayacaktır.

Kenar atak oyuncuları ve forvet hattı bu takımın en can alıcı yeri; hücum. EURO2012 analiz yazılarımızda da söylediğimiz gibi, Hollanda milli takımının hücum oyuncuları ile savunma oyuncuları arasında bir dengesizlik söz konusu. EURO2012'de de bu sıkıntı çok su üstüne çıktı. İleride hücum oyuncularının kurduğu baskı, rakip takımları boğamadı. Bunun en büyük nedeni ise, savunma orta saha oyuncuları ve stoperlerin gerekli konsantrasyonu sağlayamaması ve dönen topları hücumculara gerekli şekilde servis edememesiydi. En azından Van Marwijk'in Hollanda'sında durum buydu. Van Gaal'in Hollanda'sında da bu zaafların devam etmesini temenni ediyoruz.

A Milli takımımızın en büyük gücü, orta saha oyuncularının yetenekli olması. Hollanda Milli takımı kadar yetenekli kenar oyuncularımız olmasa da, en az onlar kadar yetenekli orta saha oyuncularımız var. Selçuk İnan ve Nuri Şahin gibi topun şiddetini ve düşeceği yeri bir matematik profesörü gibi hesaplayan oyuncuların takımımızda oluşu, defansif zaafları olan Hollanda takımı için korkutucu. Aynı zamanda ileride doğru koşuyu yapan Burak ve Umut gibi forvet oyuncularının varlığı bizim için büyük avantaj.

Hollanda'nın açık oyuncularını durdurmayı başarırsak, gerekli kademeleri ve konsantrasyonu sağlarsak, oradan ihtiyacımız olan puan ve puanları alabileceğimizi düşünüyoruz.