6 Aralık 2012 Perşembe

Braga 1 - Galatasaray 2





Galatasaray, önce 4-4-2 sonra 4-5-1 sonra da 4-3-3'e dönerek maçı tamamladı. Dünya üzerinde çok az hoca maç içinde formasyonla bu kadar fazla oynayabilir. Takım ilk yarı içeri mağlup giderken, ikinci yarı oyuna aldığı Amrabat, Burak'ın kafasına topu bırakıyor, diğer oyuna giren oyuncu Aydın ise galibiyet golünü atarak Galatasaray'ı bir üst tura çıkarıyordu. Maçı değiştirecek hamleleri yapacak hoca, elindeki taşların saha içince nasıl reaksiyon vereceğini ne kadar iyi kestirebilirse, oyuna hamlesi de o kadar efektif olur. Fatih Terim bunu çok iyi yapıyor. Amrabat'ın oyuna girmesiyle o topu Burak'ın kafasına bir şekilde taşıyabileceğini öngörebiliyor. 

Maçtan sonra Fatih Terim, "Oyuncularıma ne kadar söylesem de, Manchester'ın kazanacağını ve turu geçeceklerine kendilerini inandırmışlardı, korktuğumuz başımıza geldi" gibi bir cümle kurdu. Oyuncular konusunda haklı. Ama ben kendisinin de bunu beklediğine emindim. Cluj'un Manchester'da öne geçmesi, hocayı ister istemez uyandırdı ve yaptığı hamlelerle maçı çevirdi. 

Artık Burak'ı tartışmak olmaz. Bundan sonra 1 gol atmasa bile, Galatasaray'ı bir üst tura çıkararak bana göre görevini (bonservisini çıkarttı) yerine getirdi. Ki bana göre bundan sonraki süreçte de katladığı özgüveni ile beraber Galatasaray'ın önemli bir gücü olacaktır. 

Galatasaray adına en önemli şey bu maçta, bir üst tura çıkmak kadar, deplasmanda yenik durumdan maçı galibiyete taşımak. Maçı direk 3-0 kazanmaktan çok daha fazla güven getirecektir. Galatasaray, Cluj'la deplasmanda oynadığı maçta da kalesinde golü gördükten sonra iyi reaksiyon vermişti. Bu çok önemli. Galatasaray'ın bundan sonraki rakibi kim olursa olsun çok zor olacaktır. Yenik duruma düşmesi de sürpriz olmayacaktır. Fakat Braga deplasmanında maçı çevirmek, ne olursa olsun Galatasaray'ın artık bu senaryoya nasıl reaksiyon vereceğini bilmesinden ötürü, önemli bir avantajdır. 


Bazı Notlar:


Galatasaray ile beraber; Arsenal, Celtic ve Shakhtar, Şampiyonlar Ligi'nde grup aşamasında 10 puan toplayarak bir üst tura çıkan takımlar.

Galatasaray ve Milan, Şampiyonlar Ligi'nde son 16'ya kalan takımlar arasında 7 gol ile en az gol atan takımlar.

Galatasaray gruplarda 6 gol yiyerek, bir üst tura çıkan takımlardan, Celtic, Shakhtar, Real Madrid, Bayern ve Arsenal'den daha az gol yemeyi başardı.

Galatasaray, ayrıca grubundaki Manchester United ile beraber kalesinde 6 gol gördü. 

3 Aralık 2012 Pazartesi

Koskoca (!) Fenerbahçe Kulübü



Koskoca Fenerbahçe kulübü diyoruz. Kendi içlerinde "biz bize yeteriz" diyorlar. Sen sana yetiyorsan, başkalarının yaptıkları ile bu kadar ilgilenmemelisin. Fenerbahçe kesinlikle kendi büyüklüğüne ve tarihine yakışmayacak davranışlar içerisinde.

Aykut Kocaman, anlamsız yere her açıklamasında Fatih Terim'e göndermeler yapıyor. Fatih Terim, bu göndermelere tecrübesinden olacak ki gayet soğukkanlılıkla cevap veriyor. 10 sene önceki Fatih Terim olsaydı, belki de olay çok daha ateşli hale gelirdi.

Neyse. "İyi ki bir UEFA kupaları var" diyenlerin, Galatasaray'ın bu kupayı fazla ciddiye aldığını söylüyorlar. Belki de doğrudur. Seneler önce gelen bir başarıyı belki fazla dillendirmiştir Galatasaray. Fakat, bir dönem Fenerbahçe'nin ezeli rakibini 6-0 yendiği maça ithafen, FB TV'de "Yer6" isimli bir program yapması, "İyi ki bir UEFA kupaları var"a tezat bir yaklaşım. Galatasaray'lılar ilk defa dışarıdan Türkiye'ye getirilmiş bir kupanın haklı gururunu dillendiriyorlar. Fenerbahçe bir maçın skoruna göre, dillendirmeyi bırakın programlar yapıyor.

Peki, skoru dinlendirdin. Senelerdir Türk futboluna büyük emek harcamış Fatih Terim'in 250. maçına çıktığı hafta, onu bu programda yer altına sokma çabası nedendir? Youtube video'su kıvamında hazırlanmış bir rezil video'yu kendi resmi TV kanalında yayınlamak, Fenerbahçe'yi yüceltiyor mu? Aynı tarz aşağılık bir video Aykut Kocaman hedef alınıp GS TV'de yayınlansaydı, eminim ki Fatih Terim buna tepkisini gösterirdi. Aziz Yıldırım başkanlığındaki bir kulübün, kendi TV kanalında böyle bir video'yu yayınlaması pek de şaşırtıcı olmamalı tabii.

18 Kasım 2012 Pazar

United B Takımı

Bizim spor basını tehlikeli.

Tamam mı devam mı Cluj maçından önce, yorumcular gazeteciler bu işin içindeki çoğu kişi, "Galatasaray'ın işi zor. Burada yenemedi orada mı yenecek?" modunda. 3-1 galibiyetle dönüldükten sonra, "Şımarıklar. Mahalle takımını yendiler diye havaya giriyorlar."

Bu bakış açısıyla olaylara yaklaşılırsa, e zaten ağzınla kuş tutsan olmaz. Maç başlamadan önce, "Çok zor." Şampiyonlar Liginde deplasmanda 3 gol atarak yurda dön, "Ee zaten Cluj mahalle takımı."

Galatasara'lı futbolcu ne yapsın? "Zor" denen maçı alıp geliyor, ertesi gün "mahalle takımını yendi" deniliyor.

Şimdi, "United yedek kadro ile gelecek." yorumları var. Futbolcu motivasyonunu öldüren yorumlar. Yensen, United'ın B takımını yeneceksin. Yenemezsen, United'ın B takımını bile yenememiş olacaksın. En iyisi okumayıp, dinlemeyeceksin.

2 Kasım 2012 Cuma

Bu Takım Nasıl Sonuncu | Şampiyonlar Liginde Şanssız Türk !

Tamam Şampiyonlar Ligi tecrübe ister. Tamam Galatasaray'ın elindeki oyuncu grubu Şampiyonlar Ligi için henüz tecrübeli değiller. Fakat buna rağmen Galatasaray bu gruptan çıkabilecek performansı gösterdi. Ujfalusi'nin sakatlığı, geçen seneki Ujfalusi - Semih ikilisinin bozulmasına neden olurken, Galatasaray yarayı buradan aldı. Bu yaraya rağmen istatistiklere baktığımızda, Galatasaray grubun sonunda olmayı hakketmiyor.

Maçları izlemeyen birine, sadece aşağıdaki istatistikleri verseniz, "Galatasaray bu grupta kaçıncı sıradadır?" diye sorsanız, muhtemelen duyacağınız en çok cevap "İlk 2" cevabıdır.

Evet istatistikler her zaman doğruyu söylemez ama bu kadar açıksa da, bazen bir şeyleri söyleyebilir. Şansızlık.


Manchester United - Galatasaray:















Galatasaray - Braga:









Galatasaray - Cluj:





Kaynak: Transfermarkt

6 Ekim 2012 Cumartesi

Galatasaray 1 - Eskişehirspor 1 | Galatasaray'daki sorun çok basit.




Galatasaray bu sezon da geçen sezonki gibi topa sahip oluyor. Her maç neredeyse %60'lara varan üstünlük ile maçları tamamlıyor. Galatasaray'ın en büyük özelliği rakip sahada topla oynamak. Bunu geçen sene de çok hızlı bir şekilde yapmıyordu fakat Elmander ve Necati uyumu Galatasaray'ın işini kolaylaştırıyordu.

Neydi bu uyum?

Necati Türkiye standartların 10 numara pozisyonunda da oynayabilecek, topla ilişkileri çok iyi olan bir forvet. Topu onla buluşturduğunuz zaman, arkadaşlarına da pozisyon hazırlayabilir, kendisi gol vuruşu da yapabilir. Aynı zamanda teknik kapasitesi yüksek olduğundan topa sahip olduğu zaman kolay kolay kaybetmez.

Elmander; güçlü ve hücumdan savunmayı başlatan bir oyuncu. Necati ile ortak özellikleri, ikisi de topu ayaklarına aldıklarında kolay kolay kaybetmezler.

Bugünkü forvetlere bakalım. Burak ve Umut. İkisi de gol vuruşu konusunda oldukça başarılılar. Necati ve Elmander'den artıları, rakip savunma arkasına iyi kaçışları. Sprinter karakterli, açık alan oyuncuları. Eksileri neler? Topla ilişkileri onlar kadar iyi değil. Topu aldıklarında kaybetme olasılıkları daha fazla. Servis yapmaktan çok dikine oynamayı severler. Açık alan oyunundaki başarıları, dar alana sıkışmış set oyunlarında geçerli değildir.

Sprinter olmak rakip savunmanın arkasına sarkma özelliğini barındırmak bir forvet için çok önemli. Fakat Galatasaray takımının ihtiyacı olan forvet tiplemeleri mi? Bizce kesinlikle değil. En azından Umut ve Burak'ın aynı anda oynaması Galatasaray adına iyi olmuyor. Elmander'in Galatasaray'ın ilk forveti, Umut ve Burak'ın ise onun yanındaki alternatiflerinden biri olması daha yararlı olacak gibi. Elmander'in sakatlığı Galatasaray'lıların beklemediği kadar zararlı olabilir.

Galatasaray topa sahip olurken, Selçuk gibi servisci oyuncuların, sete dönmüş oyunlarda Burak ve Umut'u bulmaları pek fayda sağlamıyor. Fayda sağlamaktan çok, top bu oyunculardan döndüğü zaman, Galatasaray kendi savunmasında açıklar veriyor.

Son 10 dakikaya önde giren Galatasaray'ın taraftarının tedirgin olmasındaki en büyük neden de bu zaten. Galatasaray Eskişehir sahasında topla oynuyor, zaman zaman onların ceza sahasına sızıyor, fakat bu sızışlar genellikle bir duvardan sekermişcesine Eskişehir'li oyuncuların önüne düşüyor. Eğer top tutma özelliği biraz daha üstün, sprinter forvet temasından uzak, servis özelliği de olan oyuncular Galatasaray'ın kadrosunda olsaydı, Galatasaray bugün kaybetmezdi. Umut, Burak iyi. Fakat ikisi bir anda iyi değil.

3 Ekim 2012 Çarşamba

Ya Hagi Ya Hızlı Oyun | Galatasaray 0 - Braga 2




Galatasaray, Braga karşısında hesapta olmayan bir yenilgi aldı. İçerdeki maçlarda Galatasaray'ın belki United'a puan kaybı olabileceği, diğer Cluj ve Braga maçları kesin alınacağı bekleniyordu. Bunlardan 1.si olan Braga maçı maalesef kaybedildi.

Atmosfer süper, top hep Galatasaray'da, kanat oyunları, dikine rakip savunmayı açma girişimleri, Braga yarı sahasında oynanan bir oyun; kaybedilen 3 puan.

Umut ve Burak açık alan oyuncuları. Fransa liginin en büyük özelliği, "arkaya sarkma" oyunu olduğundan Toulese Umut Bulut'u transfer etmişti ya zaten. Burak geçen sezon gol kralı olurken en büyük özelliği değil miydi, rakibin arkasına koşu yapıp golü atması?

Yani; oyun sete dönüyorsa, topa sahip olacak, top tutup rakiplerine servis yapabilecek oyuncu lazım Galatasaray'a. Bu da mevcut kadroda bir tek Elmander'de var. Galatasaray, Braga maçında tek kale oynadı fakat sete dönen oyunları ileri uca doğru oynayınca, top tutma özelliği az olan Burak ve Umut'tan dönen toplar, Braga'nın hızlı ve güclü oyuncularına pozisyon bulma imkanı sağladı.

Oyun sete döndüğünde, forvetlerin top tutma özelliği yüksek değilse, hedef adama oynayıp onun sağına, soluna, dikine servis yapmasını beklemek yerine, burada hızlı tek paslı oynamanın faydası olacaktır. Hızlı oynamadıkca, kapanan savunmalara karşı eliniz kolunuz bağlı olacaktır.

Braga gibi kapanan takımlar, gol yemedikce sarj olurlar. Hele bir de gol bulurlarsa, sizin hücumlarınızı da tedirgin hale getirirler. Hep sizi ısıracakmış gibi savunurlar ki, gol bulmak isterken aynı dün gece Galatasaray'ın başına geldiği gibi bir tane daha bulabilirler. Galatasaray gibi topa sahip olmayı seven ve bunu yapabilen takımlar ise, gol attıkca şarj olurlar. Rakibin savunma direncini yitirmek için topa sahip olmanın önemli olduğu bir gerçek olsa da, en büyük direnç kırma özelliği gol atmaktır.

Korkarım ki, Galatasaray topa sahip olup, rakibin ceza sahası önünde hızlı oynayamayacaksa, acil bir Hagi transfer etmeli. 2000'li senelerde de maçların gittiği, gidecek gibi olduğu dakikalarda 35 metreden Hagi vurduğu zaman, kapanan rakip falan kalmazdı sahada.

Galatasaray'ın şansının Braga maçından önceki durumuna göre az olduğu bir gerçek olmakla beraber, fazla karamsar olmaya gerek yok diye düşünüyoruz. Hem United maçında hem de Braga maçında puanı hakkeden bir Galatasaray olduğu bir gerçek. Galatasaray kalan 4 maçını kazanırsa, "mucize" olarak adlandırılmamalı. Bu potansiyele sahip takım zaten bunu yapabilecek güçte. Kaldı ki gruptan çıkabilmek için kalan 4 maçı kazanmak da şart değil.

2 Ekim 2012 Salı

Alex'siz Oyun Sistemi | 4-4-2

Aykut Kocaman, Alex'in yaşından dolayı takımın temposunu düşürdüğünü çok açık dile getirmese de, "avrupaki ortalama koşu mesafeleri" analiz tespitleri gibi basınla paylaştığı "kafasındaki takım" izlenimleriyle bu mesajı verdi. İşin duygusal kısmından uzaklaşıp, Alex'siz Fenerbahçe'nin sahadaki geri dönüşlerinin neler olabileceğini konuşalım istedik.

Alex, sadece basit bir oyun kurucu değil, aynı zamanda takımı için skor üretme yükünü kaldırabilecek, artık sahalarda ender bulunan futbolculardan biri. Üstün oyun zekası onu tipik bir oyun kurucu gibi gösterse de, aynı zamanda bitiricililk özelliklerinden dolayı "Second Striker" yani yardımcı forvet olarak da oynayabilmekte. Alex'in sahada olduğu takımda genelde tek forvetli sistemin oynanmasının sebebi, kendisinin oyun temposunun düşük olmasından doğacak takım savunması zaaflarını en aza indirmek kadar, aynı zaman da skor üretmekteki başarısı.

Şablonumuz tipik bir 4-3-3 şablonu olduğundan, Alex'i o kadar geride gösterebildik. Yoksa tabii ki kendisi saha içinde Topal ve Meireles'in yanında kaybolacak kadar geride oynamıyor. Sarı çizginin de gösterdiği gibi, kendisi takımdaki forvetin yanına sürpriz koşular yapmakla beraber, aynı zamanda sağ ve sol uçta oynayan oyunculara da pozisyon yaratabiliyor. Gel gelelim Fenerbahçe'nin doğabilecek problemlerine. Aykut Kocaman, Meireles ve Mehmet Topal'ı Fenerbahçe'ye getirirken, bu oyuncuların sahanın merkezinde oynayacaklarını bilmekle beraber, topun yönlenmesinde bu oyunculara görevler düşeceğini biliyordu. Zaten bu yüzden transfer edildiler. Aykut Kocaman, bu transferleri yaparken, takımın tempo ve baskı seviyesini yukarı çıkarmak istiyor gibi gözüküyor. Gerek Meireles ve gerekse Topal tempoları ve mücadele güçleri yüksek oyuncular. Fakat topun yönlendirilmesi konusunda taşın altına ellerini koyduklarında, tribünlerin beğenisini kazanabilecek nitelikte futbolcular değiller. Kocaman'ın, Alex'siz bir oyun sisteminde döneceği biliniyordu zaten. Fakat işin yanlışı Alex'in görevine, onun yapacaklarını yapabilecek en azından sırıtmayacak bir oyuncu alınmamış olması. Alex'siz oynayabilirsiniz. Fakat topu savunmadan alıp, dönüp, hücum oyuncularına servis yapabilecek bir oyuncuyu da hazır etmelisiniz.

Eğer ki Aykut Kocaman Alex'sin gidişi sonrası 4-3-3 sistemine devam edecekse, işi kolay değil. Göbekte oynayacak oyunculardan 2'si belli. Topal ve Meireles. Kim söyleyecek ki, Fenerbahçe bu iki orta saha oyuncusunun yanına kimi koyarsa, savunmadan top çıkarma ve oyunu yönlendirme anlamında istediğini alır? Mevcut kadroda böyle bir oyuncu yok. Eğer siz, Topal, Meireles ve Baroni ya da Topuz gibi bir 3'lü orta saha oyunu tercih ederseniz, topu ileri taşımada işinizi şansa bırakmış olursunuz. Yazının başında dediğimiz, "Alex sadece basit bir oyun kurucu değildi aynı zamanda iyi bir skorcu" derken, ilk vurguladığımız "oyun kurma" işinde de üstün yetenekli bir oyuncuydu.  Bu yüzden Aykut Kocaman'ın 4-4-2'ye dönmesi, Fenerbahçe adına daha iyi olacaktır.

Neden?

Çünkü 4-4-2 daha kontrollü ve topu ileri taşımada başka stratejilerin de işe yarayabileceği önemli bir diziliştir. İyi bir oyun kurucunuz olmadan da, 4-4-2'de topu başka varyasyonlarla ileri taşıyabilirsiniz. Kanat oyunu için,  topu kanada taşıyacak orta saha oyuncularının "Bir Alex" olması şart değildir.


Yukarıda paylaştığımız şablon, Fenerbahçe'nin bu sezonu daha az kayıpla kapatmasını sağlayacak bir diziliş gibi gözükmekte. Kuyt ve Sow'dan yararlanmak isteyen Fenerbahçe'nin topu o bölgeye taşımasında, hem stoper hem de orta saha oyuncularına odaklanalım. Stoperler, Yobo ve Egemen savunmayı önde kurup, rakibi hapsedecek ve arkalarına adam kaçırmayacak oyuncu tipleri değil. Daha kontrollü ve bekleyen bir yapıları var. Yedek stoperler de aynı şekilde. Ne Bekir ne de Serdar önde kurulacak bir savunmanın önemli bir parçası olabilecek karakterde değiller. Topal ve Meireles'in tempolu oyunları, yani durağan olmamaları, ileride kurulmayacak bir savunma için akla yatkın. Git-gel temposu yüksek olan orta saha oyuncuları, önde kurulan savunmaların yaptığı baskıyı oluşturamasa da, en azından dinamizm ile işi daha kolaylaştıracaktır.

İleride kurulmayan savunmalar için oyunu 40 metrede oynamak mümkün gözükmez. Oyun alanını daraltmak için en gerideki adamın en uçtakine olan mesafesi kısaltılmak zorundadır. Kuyt'ın dinamizmi, Topal ve Meireles'in temposu, önemli hücum kanat oyuncuları ile 4-4-2, şu an Fenerbahçe'nin ihtiyacı olan şeyden çok, tek tercihi. 4-3-3'de ısrar demek, Alex konusunda yara alan Aykut Kocaman ve yönetimin yerle bir olması demek olabilir.

23 Eylül 2012 Pazar

Burak Yılmaz | Bazıları Doğuştan!




Galatasaray rakibine göre çok üstündü. Maçın teori kısmında düşünüldüğü gibi uygulayışta da Galatasaray, Akhisar'ı zorlanmadan yenebildi. 

Manchester deplasmanından dönen Galatasaray'ın rotasyon yapması zorunluyken, bu maç bunun için biçilmiş kaftandı ve Fatih Terim'e çok ferah şekilde rotasyon imkanı tanıdı. Bu da Galatasaray'ın fikstürünün şanslı olduğunun göstergesi. 

Maçın analizi çok da önemli değil. Güç farkı olağanüstüydü. Galatasaray zaten yenmeliydi. 

Maçın ilk yarısı oynanırken, dakika 20 civarlarında, "Bu Burak Yılmaz ne yapıyor daha topa değmedi!" gibi söylemler, sadece bizim tarafımızdan değil, statta maçı izleyen taraftarlar tarafından da söyleniyordu. İlk yarı bittiğinde ise o topa değmeyen Burak Yılmaz 1 gol 1 asist ile soyunma odasına gidiyordu. 

Bazı oyuncular doğuştan gol atmak için doğuyorlar. Bu "doğuştan" denilen şey tabii ki ana karnında çocuğun bir futbol kalesi görmesi ve gol vuruş antrenmanı yapması değil. Bu "Doğru yerde doğru noktada olabilme" yeteneği. Topun nereden nasıl sekebileceğini sahadaki diğer oyunculara göre daha çabuk öngörebilme yeteneği. Bu da oyuncunun onu savunan diğer oyunculara göre daha çabuk pozisyon alabilme ve topla istediği gibi buluşabilmesi anlamına geliyor. Yani; topsuz oyun. Burak Yılmaz bu yeteneğe fazlasıyla sahip. Doğru yere doğru koşuyu yapması ile beraber, bazen sadece topun nabzını yoklayarak doğru hamleyi yapabilmesi, onun en büyük artısı. Bazıları doğuştan o topun nabzını biliyor. Topun sekebileceği ve düşebileceği yeri önceden sezmek önemli artı. Fakat bir de bununla beraber, rakip oyuncuların konumuna göre konumlanmak, en az onun kadar önemli. Bundan sonra Burak Yılmaz'ı izlerken, bu dediğimiz özellikleri de göz önünde bulundurmanızı öneririz. Ligimizde bu yeteneğe sahip oyuncu sayısı gerçekten az. Denildiği gibi, "Bazıları doğuştan."


20 Eylül 2012 Perşembe

Bunun Adı Kaybetmek Değil | Manchester United 1 - Galatasaray 0





Premier Lig gibi bir ortamda kendi evinde rakiplerine büyük ölçüde üstünlük kuran United'a karşı direkten 3 topunuz dönüyorsa, doğru şeyler yapıyorsunuz demektir. Bununla beraber hakemin ısrarla vermek istemediği 2 penaltı. Galatasaray'ın Old Trafford'daki mücadelesini görünce, gruptan çıkamamasının zor olduğunu söylemek lazım.

Galatasaray kaybetti fakat iyi pozisyonlar bularak kaybetti. Bu maçın da grubun en zor maçı olduğunu düşünürsek, Galatasaray artık en zor maçını geride bıraktı.

Aykut Kocaman "Avrupa'da takımlar 120 km civarında koşuyor" demişti. Galatasaray Manchester'da 115 km koşarken, Manchester United 113 km'de kaldı. Bu istatistik, futbol için kesin veriler vermese de, sahada mücadele eden bir takım olduğunu gösteriyor.

Topla oynama istatistiklerinde yine Galatasaray'ın üstünlüğü var. %52 Galatasaray topla oynarken, Manchester %48 oynamış. Üstelik Galatasaray'ın bir merkez oyuncusu resmen sahada yokken. Melo gerçekten çok etkisizdi. Alıştığımız; topa basan, rakibe vermemekle direnen, isabetli paslar atarken aynı zamanda savunmasını rahatlatan Melo'yu gözler aradı.

Galatasaray'ın sezon başından beri gelen duran top zafiyetini de çözdüğünü görebiliyoruz. Takım yanlış hatırlamıyorsak sadece 1 kornerde rakibe kafa vurdurdu.

Selçuk İnan maçın sonlarına doğru rakip savunma arasına ve arkasına toplar denerken, aslında maçın başından beri bunları denemesi gerekirdi.

Hamit Galatasaray'a geldiğinden beri en iyi maçını oynadı. Tecrübesini tam anlamıyla sahaya koydu.

Amrabat önemli oyuncu. İlk yarıda Galatasaray'ın ayakta kalmasını sağladı. Soldan uzak direğe doğru kestiği top ise muhteşemdi. Ayrıca önünde oynayan Evra'dan daha çabuk olduğunu 1-2 pozisyonda gösterdi. Galatasaray'ın ileriki dönemde en büyük kozu olacaktır.

Hakan Balta temposu yüksek her maçta sırıtıyor. İşini yapabilen bir oyuncu ama maç yüksek tempoda değilken. Galatasaray'ın sol kanadına çok yüklendiğini söyleyebiliriz Manchester United'ın.

Dany ve Semih ikilisinin çabukluğundan yararlanmak isteyen Fatih Terim başarılı oldu. İki oyuncu da işlerini en iyi şekilde yaptılar. Rakibe ilk hamleleri hep başarılıydı.

Emre Çolak çabuk oyuncu. Fatih Terim'in onu oyuna alması doğru bir hamle oldu ki, Galatasaray onunla beraber daha rahat rakip sahaya gidebildi.

Umut'un erkenden sakatlanıp çıkması üzücü oldu. O bölgede hep baskı kuran ve hücum anlamında da doğru koşuları doğru yerlere yapan bir isimin olması iyi olurdu. Zira ilk dakikalarda hakemin vermediği penaltı pozisyonunda da o vardı.

Burak Yılmaz fizik olarak kötü durumda olmasa da, Manchester savunması arasında kendine yer açamadı.

Maçtan sonra Ali Dürüst'ün açıklamalarına göre, Muslera ve Semih Kaya için, Manchester United scout'ları bonservis yoklaması yapmışlar. Bu iki oyuncunun ne kadar etkili bir performans sergilediğini buradan görebiliriz.

Deplasmandaki Galatasaray taraftarı da muhteşemdi. Arena'daki Şampiyonlar Ligi maçlarındaki atmosferin "inanılmaz" olacağına bir sinyal gibiydi.


Galatasaray için bu kaybetmek değil, Dünyanın en iyi takımlarından birine baş tutabilmenin moraliyle özgüven depolamak ve gelecekteki maçlara daha umutla bakmaktır.

12 Eylül 2012 Çarşamba

Selçuk İnan Her yerde oynar!




Her meslekte, her ortamda, her durumda kontrol altına alınması en güç olan şeylerden biri baskıdır. Eğer baskıyı kontrol etme yeteneği ve birikimine sahipseniz, ulaşmak istediğiniz hedefler size daha yakın olacaktır.

Uzun süredir "milli takım taraftarı"nın tek bir çatı altında toplandığı mevzu, Selçuk İnan mevzusu oldu. Fener'lisi, Beşiktaş'lısı, Trabzon'lusu, Bolu'lusu; Selçuk İnan'ın oynamasını istiyordu. Dün Saraçoğlu'nda, taraftarların "Selçuk Selçuk" diye bağırmaları, ne yalan söyleyelim hoşumuza gitti.

Dönelim futbolcunun tarafına. Geçen hafta Hollanda'da yedek olarak bile oyuna girememişsin. İçeride kolay bir rakibe karşı hoca seni 11'de sahaya sürmemiş. Bununla beraber tüm hafta boyunca basın ve halk, senin oynamamanın çok büyük bir hata olduğunu yazmış, konuşmuş. Bu, oyuncunun gururunu okşamakla beraber, onu strese sokup, baskı altına alabilecek bir unsur. Bu baskı altında maçın 2. yarısının ortalarında oyuna girmişsin. Oyuna girmenin tribünlerin çağrısı ile de alakalı olması muhtemel. Rakip her ne kadar 10 kişi olsa da, her ne kadar senin standartında olmasa da, o maçta ayak titrer. Seni destekleyen ve oynamanı isteyen milyonlara karşı bir borç altında zemindesindir.

Sol bek Hasan Ali çizgiye inip bir top keser. Top hem dönerek hem sekerek gelir. Hem de işin en zoru ters ayağına gelir. O topu ters ayakla döndürerek, kalecinin uzağına kesmek demek; yetenekli futbolcu olmak ile beraber, kriz ve baskı durumlarında kendini iyi yönetebilen olgun bir futbolcusun demek. Kendisini Old Trafford'da izleyecek scout'ların, Manchester'a boşuna gelmeyecekleri demek. Dünyanın her takımında oynayabilir demek.

8 Eylül 2012 Cumartesi

Selçuk İnan'sız Milli Takım




Abdullah Avcı'nın kafasındaki oyun yapısı, çabuk çıkıp rakibi eksik yakalayıp vurmak. İBB döneminde de kendisinin oyun yapısı buna yönelikti. Bu kafasındaki oyun şablonu için tabii ki sprinter, atletik ve dribbling'i olan oyuncuları kadroda kullanmalı. Bu yüzden kendisinin Tunay ve Sercan seçimlerine sesimiz çıkamaz, eleştiremeyiz. Çünkü hocanın kafasındaki oyun şablonu, stratejisi bu yönde ve bu karakteri sahaya yansıtmak istiyor.

Hollanda'ya Amsterdam'da yenilmek dert değil. 10 maç yapsak ve hepsini kaybetsek, "adamlar Hollanda abi" deyip konuyu kaparız, çok da üzülmeyiz. Fakat bu kayıpları yaparken, sahadaki oyuncu kadrosuna da bir göz atarız. Dün Selçuk İnan oynasaydı belki 2 değil belki 3 yerdik. (kişisel kanaatimiz Selçuk'lu milli takımın kesinlikle daha iyi olacağı yönde). Konu bu değil. İlk paragrafta anlatmaya çalıştığımız, "Abdullah Avcı oyun yapısı" için evet sprinter ve dikine oynayabilen oyuncular gerekli fakat onlara servis yapabilecek adam en az onlar kadar önemli. Selçuk İnan gibi topla ilişkileri iyi olan bir oyuncu şu an milli takımda mevcut değil. Kaldı ki, hızlı futbol oynamak ve rakibi kontralarla vurmak isteyen bir takımın en ihtiyaç duyacağı oyuncu tipi, saha vizyonu yüksek olan, kısa - uzun - direkt pasları başarılı olan bir oyuncudur. Siz sprinter oyuncularınızı (Tunay, Sercan, Umut) verimli oynatabilmek için, Selçuk İnan'ı oynatmak zorundasınız.

Hadi kafanızdaki 11'de bu oyuncu yok. Peki Selçuk İnan, 12. 13. ya da 14. adam da mı olamıyor bu takımda! Yapılan 3 değişiklikte de hepimizin gözü Selçuk'u aradı. Ama demek ki Selçuk İnan bir hamle oyuncusu olarak bile kullanılamıyor. Nuri Şahin'in son 2 sezonda oynadığı maç sayısı göz önünde bulundurulursa, Selçuk İnan yerine tercih edilmesi gerçekten komedi filmi gibi! 70'den sonra artık üstümüze gelmeye mecali olmayan ve daha çok savumada bekleyen bir Hollanda milli takımına karşı, onları kontradan vurma ihtimalimiz artık neredeyse ortadan kalkmışken, neden gerçek mevkisi forvet olan Mevlüt'ü sol açık için oyuna sokarsın?

Bu hafta basında çıkan haberler, Barcelona scout'larının Selçuk İnan'ı izlemek için Hollanda maçına gelecekleri yönündeydi. Bu haber ne kadar doğrudur ne kadar yanlıştır henüz bilemiyoruz. Fakat haber yalan olsa dahi, basının ve kamoyunun böyle bir düşünceyi konuşuyor olması oyuncunun ne kadar değerli olduğunun en büyük kanıtıdır. Barcelona'ya kaleci verebilirsiniz hatta ve hatta forvet bile verebilirsiniz fakat Xavi'li ve Iniesta'lı bir orta sahaya bir Türk oyuncu vermeniz neredeyse hayal. Selçuk'un buralarda adının geçmesi bile bizim için gurur kaynağı olabilecek bir durum.

Şimdi Abdullah Avcı salı günü Estonya karşısında acaba Selçuk'u 11'de başlatacak mı? Başlatsa, eğer doğruysa kendisini izlemeye gelen Barcelona scout'larının olduğu maçta oynayamamanın vermiş olduğu hayalkırıklığı ile Avcı oyuncudan aynı verimi alabilecek mi?

7 Eylül 2012 Cuma

Hollanda - Türkiye Maç Öncesi



Hollanda milli takımının EURO2012'de kötü bir turnuva geçirmesi, onları hafife almak için yeterli bir unsur değil. Hollanda, futbol tarihinin her zaman en önemli hücum takımlarından biri olmuştur. Bizim gibi savunma zaafları olan ve fizik olarak hiçbir zaman üst seviyede olmayan bir milli takımın işi tabii ki bu denli bir takıma karşı kolay olmayacaktır.

Kenar atak oyuncuları ve forvet hattı bu takımın en can alıcı yeri; hücum. EURO2012 analiz yazılarımızda da söylediğimiz gibi, Hollanda milli takımının hücum oyuncuları ile savunma oyuncuları arasında bir dengesizlik söz konusu. EURO2012'de de bu sıkıntı çok su üstüne çıktı. İleride hücum oyuncularının kurduğu baskı, rakip takımları boğamadı. Bunun en büyük nedeni ise, savunma orta saha oyuncuları ve stoperlerin gerekli konsantrasyonu sağlayamaması ve dönen topları hücumculara gerekli şekilde servis edememesiydi. En azından Van Marwijk'in Hollanda'sında durum buydu. Van Gaal'in Hollanda'sında da bu zaafların devam etmesini temenni ediyoruz.

A Milli takımımızın en büyük gücü, orta saha oyuncularının yetenekli olması. Hollanda Milli takımı kadar yetenekli kenar oyuncularımız olmasa da, en az onlar kadar yetenekli orta saha oyuncularımız var. Selçuk İnan ve Nuri Şahin gibi topun şiddetini ve düşeceği yeri bir matematik profesörü gibi hesaplayan oyuncuların takımımızda oluşu, defansif zaafları olan Hollanda takımı için korkutucu. Aynı zamanda ileride doğru koşuyu yapan Burak ve Umut gibi forvet oyuncularının varlığı bizim için büyük avantaj.

Hollanda'nın açık oyuncularını durdurmayı başarırsak, gerekli kademeleri ve konsantrasyonu sağlarsak, oradan ihtiyacımız olan puan ve puanları alabileceğimizi düşünüyoruz.

24 Temmuz 2012 Salı

Zeki Önder Özen




Hepimizin severek dinlediği, izlediği ve okuduğu futbol adamları vardır. Bazısını aynı takımı tuttuğumuzdan dolayı takip ederiz, bazısını doğru konuştuğunu düşündüğümüzden, bazısını ise eğitici bulduğumuzdan.

Önder hoca, en son Bugsaş sporu çalıştırıyordu, yanlış hatırlamıyorsan ondan önce de Hacettepe'de teknik direktörülük yaptı. Daha da öncesinde Fenerbahçe'de yardımcı antrenörlük görevindeydi.

Yine sahada direkt olarak etki yapmasını izlemek belki futbol için doğru olandır fakat, uzun süredir herhalde kimse onun kadar doğru ve eğitici konuşan bir spor adamını televizyonda görmemişti.

Kendisini izlerken futbol adına öğrenilen şey o kadar fazla ki... Oyunu bilen, belki ondan da daha iyi bilen insanlar televizyonlara çıkmıştır, çıkıyorlar. Fakat bu kadar yüksek oyun bilgisinin yanında, bu kadar güzel ifade edebilme yeteneği de eklenince, hoca konuştuğunda insan kendini televizyon karşısından alamıyor.

Sadece futbolun taktik-teknik yanı değil, aynı zamanda oyuncu sağlığından antrenman yüklemelerine, kulüp yönetiminden oyuncu seçimlerine kadar çok geniş yelpazede kendisinden bilgi toplanıyor.

Bu denli kaliteli spor adamlarını televizyonlarda görmek -fazla iyimser bir cümle gibi dursa da- futbolumuz adına çok umut verici. İnsanların doğruları görmesi, öğrenmesi ve algılaması adına köprü oluşturabilecek bu kalitedeki isimler, keşke daha fazla ekranlarda, radyolarda, gazetelerde olsalar.

İzlemek isteyenler, kendisi bu aralar saat 20:00'de NTVSPOR'daki Kamp Günlüğü programına çıkıyor. Şiddetle tavsiye ediyoruz.

20 Temmuz 2012 Cuma

Favorilerden Beşiktaş




Hani derler ya, "formayı koysan ilk 3'e oynar." Beşiktaş forması da öyle bir forma. Beşiktaş, ligimizde çıktığı her maça galibiyet için çıkan bir takım.

Bu seneki mali sıkıntıların tavan yapışından dolayı kadro kalitesinin kısıtlanması, Beşiktaş'ı sadece Fenerbahçe ve Galatasaray'dan daha az favori yapar. Fakat unutulmamalıdır ki favorilerden çıkarmaz. 

Galatasaray ve Fenerbahçe'nin geçen sene başarılı olmuş kadrolarına takviyeler yapmaları, tabii ki bu takımları diğerlerinden daha favori yapar. 

Samet Aybaba eğer Beşiktaş'ın genç oyuncularını forma savaşı içinde tutabilirse, bu kadro beklenildiği kadar ligi kötü yerlerde bitirmez. Hatta zirveye ortak bile olabilir. Geçen seneki Beşiktaş'tan bu seneki Beşiktaş'ın kadro kalitesini tartışabiliriz fakat kadro verimliliğini henüz bilmiyoruz. Genç oyuncuların, usta oyuncularla olan forma rekabeti yeterli seviyede tutulup, arkadaşlık ve dayanışma gerekli seviyeye çıkarılırsa, bu forma zaten hakkını verir. 

Beşiktaş için söylenen "bu kadro ile zor, Galatasaray ve Fenerbahçe ile yarışamazlar." söylemleri sadece teori. Bu Beşiktaş kadrosunun geçen senekinden daha verimli işler yapabilecek olması ise, bu teorinin olumlu ve bize göre gerçekci yanı. 

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Amrabat, Terim ile Olur.



Amrabat; süratli, kuvvetli, çabuk, skor üreten - ürettiren meziyetleri olan bir oyuncu. "Neymiş bu adam be?" diyebilirsiniz. En büyüklerde oynamamasının en büyük nedeni, onu şu zamana kadar yönlendirebilmiş bir hocayla çalışamamış olması.


Nefret ederim 2000'deki Fatih Terim'in Galatasaray'ından her defasında örnek vermekten fakat o kadrodaki oyuncuların potansiyelini ortaya çıkaran Fatih Terim ile beraber, Türk Futbolu tarihinin en büyük zaferlerinden birisini yaşadı. Daha yeni geçen sezon Melo, Selçuk İnan, Engin Baytar, Elmander ve daha sayabileceğimiz bir çok oyuncunun rakamlarının nasıl tavan yaptığını gördük. Bu konuda şüphesiz ki Fatih Terim'in payı çok fazla. 


Amrabat'ın en büyük eksikliği yazının başında yazdığımız artılarının yanında oyun içindeki yanlış tercihleri ve bencil oyun yapısı. Skor üreten - ürettiren yeteneklerinin olduğundan bahsettik fakat bu yeteneğini her zaman doğru kullanabildiğini söylemek mümkün değil. Fatih Terim'in, Amrabat'ın pas ve oyun içindeki yönlendirici tercihlerini geliştireceğinden hiç süphemiz yok. 


Ek olarak Hasan Şaş gibi, zamanında onun oyun karakterine çok yakın bir şekilde oynamış bir antrenörün de, Amrabat'a katkısı olacaktır. Nelerden vazgeçip, neleri tutması ve geliştirmesi gerektiğini ona en iyi anlatacak kişilerden biri Hasan Şaş.




17 Temmuz 2012 Salı

Sol Bek Niye Az?

Sadece Türkiye'de değil dünyada da sol bek sıkıntısı hep olmuştur. Hasan Ali Kaldırım'a Fenerbahçe'nin 5 milyon'a yakın bir bonservis bedeli ödemesi de bundan değil mi?

Galatasaray'da Hakan Balta, aslında stoper çıkışlı. Beşiktaş'ta İsmail, açık temelli oyuncu. Fenerbahçe o bölgede geçen sene Ziegler'i kullandı.

Sol beklerin az olmasının en büyük nedeni sol ayaklı olmak durumunda olmaları. Zaten sol ayaklı futbolcu sağlaklara göre azken bu durum normal. Sol ayaklı oyuncular genellikle özel oyuncular olduklarından dolayı, çoğunlukla hücuma yönelik oyuncular oluyorlar. Hem sol ayaklı olup hem savunma yönlü oyuncu bulmak bu yüzden zor.

13 Temmuz 2012 Cuma

Hamit Altıntop Galatasaray'da!



Hem Türk olacak, Hem Bayern Münih ve Real Madrid gibi takımları kapsayan bir kariyeri olacak, hem tek bir pozisyondan daha fazla yerde oynayabilecek...

Hamit Altıntop, geçen sene Galatasaray'ın yaptığı Selçuk İnan transferi kadar değerli. Oyun bilgisinin yanında, takımı saha içinde sahiplenecek lider ruhlu bir oyuncu.

Galatasaray'ın bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde oynayacağını da hesaba katarsak, Hamit'in tecrübesinden yararlanacaktır Galatasaray.

19 Haziran 2012 Salı

Melo Neden Kalmalı?



Geçen sezon Galatasaray Melo'yu kiraladığında, bu kadar etkili performans sergileyeceğini düşünen az kişi vardı. Rakamsal olarak kendisi Galatasararay'a önemli katkı sağlarken, aynı zamanda, bu sezon Fatih Terim'in kendi karakterini yansıttığı "hırslı" Galatasaray'da, kendisi önemli rol oynadı.

1) Takımın hırslı yapısında önemli rol oynarken, kendi oyun stili ile Galatasaray'ın karakteri de çok uyuştu.

2) Galatasaray, Melo'dan daha kaliteli bir oyuncu bile alsa o bölgeye, Melo'nun verimini alacağı garanti değil. Her transfer risk içerir.

3) Melo, kendi rakamları ile Galatasaray'a katkı sağladı fakat partneri olan Selçuk İnan'ın da performansında önemli rol oynadı. Şampiyonluğu göğüslemiş bu 2'linin bozulması risktir.



17 Haziran 2012 Pazar

Hollanda Evine...





Van Marwijk, yaptığı hatanın farkına varıp, bu defa Huntelaar ile Van Persie'yi ilk 11'e yerleştirmişti. 2 farklı kazanması gerek Hollanda istekli başladı. Portekiz ise kendi sahasında kalarak, rakibini kontrolsüz yakalamak istiyordu.

Dakika 11'de Hollanda takımı EURO2012'ye "merhaba" diyordu. Bol ve hızlı paslı bir oyunun ardından, Van der Vaart kendine has uzaktan bir füze atarak, Portakalları öne geçiriyordu.

Golü bulan Hollanda, Portekiz karşısında pozisyon vermeye başladı. 2. Golü bulmak için saldıran Hollanda, arkada açıklar veriyordu. Bu durumda takımı daha kontrollü oynaması için uyaracak bir teknik adam kenarda yok gibiydi! Robben, Sneijder, Van Persie, Huntelaar, Van der Vaart gibi oyuncular sahada olunca da, Hollanda takımı iyi hücum yapıyor fakat savunmada sıkıntıda çekiyordu.  Bunun sonucunda da Portekiz'li yıldız Ronaldo, Hollanda savunması arkasına kaçarak golü buluyor. 1-1

Hollanda'nın sol beki 94'lü Willems. İyi olabilecek bir oyuncu, fakat önünde oynayan Sneijder'a gerekli desteği verebilecek tecrübesi yok. Sağ bek, Van der Wiel. Ağır ve kötü hücumcu. Bek oyuncularının görevi önce savunmadır ancak Hollanda takımı için bu geçerli olamaz. Hollanda'nın ilk golü bulduktan sonra aynı baskılı oyuna devam edememesinde, orta saha oyuncularının suçu kadar, beklerin de yeteri kadar hücuma gereken desteği verememesi vardı. Ardından gelen Portekiz'in beraberlik golü, Hollanda'nın şevkini iyice kırdı.

Van Marwijk, dakika 67'de sağ bek Willems'ı oyundan cikararak, Afellay'ı oyuna aldı. 3'lü savunmaya dönen Hollanda'lı hocanın oyunu iyice riske etmekten başka çaresi yoktu.  Bu risk Portekiz'in lehine yaradı ve bu değişiklikten 5 dakika sonra, yıldız sahneye çıktı ve Ronaldo skoru 2-1 Portekiz lehine getirdi.

Portekiz skoru 2-1 yapınca, artik Hollanda'lı oyuncular, "bitsin bu maç bitsin bu eziyet" şeklinde sahada can çekişiyorlardı. Maç bitti, eziyet bitti, EURO2012 gitti...

Hollanda'nın Futbol Günahı!




Turnuva öncesi favori gösterilen takımlardan birinin hala 0 puanda olması, Hollanda adına çok moral bozucu bir durum. Öylesine yıldızları kadrosunda barındıran bir milli takımın, ölüm grubu mölüm grubu demeden, en azından puan alması gerekirdi. 

Bakıyorsunuz; Portakallar sadece 1 gol atabilirken, kalelerinde de 3 gol görmüşler. Bu durumu "düşük motivasyon" ile açıklamaya çalışanlar olsa da, bize göre sadece taksiksel hatalar. EURO2012 gibi en üst düzey mücadelelerde, motivasyon kaybı hiçbir futbolcu yaşayamaz. Tüm dünyanın izlediği müsabakalar bunlar. 

Van Marwijk'in, Bundesliga'nın gol kralı olan Huntelaar ile Premier Lig'in gol kralı olan Van Persie'yi aynı anda sahaya sürme korkusu işleri bozdu. Grup maçlarında en çok gol atan Huntelaar'ı, turnuvada 2. planda tutmak futbol günahı. Evet Van Persie'yi de tutmak öyle. Bu yüzden bu işin gerek teori de gerekse işleyişte tek doğrusu, bu iki süper golcünün aynı anda sahada olması. Tıpkı forvetsiz turnuvaya başlayan İspanya'nın, bu yanlıştan dönerek işleri yoluna soktuğu gibi, Van Marwijk de bunu yapmalı(ydı). 

İş işten geçti mi bilinmez ama Hollanda'nın işinin zor olduğu bir gerçek. Kendileri adına çıkacakları bu "ya tamam ya devam" niteliğindeki Portekiz maçında, bakalım bu akşam Van Marwijk cesaret gösterebilecek ve Huntelaar ve Van Persie'yi aynı anda ilk 11'e koyacak mı.

Zaten inanılmaz bir savunma hattı olmayan Hollanda, en azından en çok skor üreten hücumcularını sahada tutmalı ki, rakip takım da, Hollanda'lıların bu skorcularını rahat rahat bırakıp, hücum yapamasınlar. Son Almanya maçında gördük ki, Almanya stoperi Hummels bile Hollanda ceza sahasında gol arıyordu. Peki bir düşünün, hem Huntelaar hem Van Persie ile başlamış bir Hollanda karşısında Almanya, bu kadar rahat Hollanda kalesinde tehlike oluşturabilir miydi? İyi hücumcular, savunma oyuncularına da yardımcı olurlar. Onlar ileride ne kadar rahat ve efektif oynarlarsa, rakip takım da bir o kadar size saldıramaz. Çünkü onların aklını kurcalayan hücumcular vardır. Bu yüzden Van Marwijk, zaten savunma konusunda sıkıntı çeken Hollanda'ya, yanlış hücumcu ve belki de yanlış formasyon tercihleriyle, daha da sıkıntı çektirdi. Hem hücumculardan hem de savunmacılardan yararlanamadı.

Hollanda bu akşam, Portekiz'i 2 farklı yenmesi durumunda, Almanya'nın Danimarka'yı yenmesini bekleyecek. Umut var, bakalım Huntelaar ve Van Persie de olacak mı.

14 Haziran 2012 Perşembe

Almanya 2 - Hollanda 1 | Oğlum Bak Git!





Hollanda - Almanya. Maçın adı bile heyecan verici. Almanya kazanırsa işi bitirecek, Hollanda kaybederse işi mucizelere kalacak. Hollanda kazanırsa, gruptaki her takımın son haftaya girilirken puanı 3 olacak. Böyle de bir maç...

Van Persie, maçın başında Almanya defansı arkasına çok iyi sarktı fakat vuruşu, hepimizin içimizden "Huntelaar olsa atardı sanki" dememizi sağladı; zayıftı. Dakika 10 olduğunda Van Persie 2 tane net pozisyonu harcamıştı bile.

Almanya derli toplu ne yaptığını bilen bir takımken, Hollanda aç gözlü geleceğini düşünmeden para harcayan 'delikanlı' gibiydi. Hollanda, Almanya kalesine baskı kurmaya çalıştıkca, Almanya "Oğlum bak git" diyerek Hollanda'yı uyarıyordu.

Almanya beklendiği gibi maça daha sakin başladı. Hollanda'ya göre daha fazla bekleyen taraftı. Fakat etkisiz de degildi. 24. Dakikada Gomez'i unutan(!) Hollanda stoperleri, Hollanda'nın yenik duruma düşmesine engel olamadılar. Aynı Danimarka maçındaki gibi Hollanda, golü yedikten sonra daha şuursuzca saldırmaya başladı.

"Oğlum bak git"leri aldırmayan Hollanda, sırtına faraşı yiyordu. Dakika 38'de Gomez, takımının ve kendisinin 2. golünü atıyordu.

İlk yarı bitiminde, Hollanda için iki tarafı 'pisli' değnek bir maç oluyordu. Hollanda oyunu hızlandırdığı zaman, 'pozisyon bulma girişimi'ne girebiliyordu. Almanya ise resmen pozisyon buluyordu. Hollanda tempoyu hızlandırmadığı zaman, kendi yarı sahasını zor geçiyordu.

Van Marwijk, 2. yarıya ortasahada ağır kalan Van Bommel yerine bir hucumcu olan Van der Vaart ile başladı. İlk yarıda sol açık oynayan Barcelona'lı Affelay yerine ise Bundesliga gol kralı Huntelaar oyuna girdi. Böylelikle ilk yarı ileri uçta etkisiz kalan Van Persie sol açığa gelirken, Huntelaar ileri uca geçti.

2-0 geride olan Hollanda, bu değişikliklerden sonra daha etkili olamadı açıkcası. Sanki Hollanda'lı oyuncular da kafalarında "kazanamayız"ı benimsemişlerdi. Zaten maç 0-0'ken bile fizik kuvveti ile ayakta kalan taraf Almanya iken, Almanya'nın oyunu 2-0'a getirdikten sonraki periyotta, Hollanda'lı oyuncular mental olarak da dibe vurduklarından, fizik kuvvetler arası fark daha da belli oluyordu. Tabii ki Huntelaar'ın oyuna girmesi ve Van Persie'nin de sahada kalması, Alman savunmasını ister istemez tedirgin etti. Huntelaar'ın 2. yarı oyuna girmesi, Van Persie'nin daha çok alan bulması demekti. Dakika 73'de Van Persie bulduğu bu alanlardan birini iyi değerlendirdi ve Premier Lig'de attığı tarz gollerden birini atarak, farkı 1'e indirdi. Maç bu dakikadan sonra biraz daha hareketlendi. Maç 2-1 olunca, yukarıda bahsettiğimiz Hollanda'nın mental ve fiziksel düşüşü, doğal olarak yukarı çıktı.

Hollanda, top rakipteykenki oyunda turnuvanın en zayıf ekiplerinden. Danimarka maçı da bu yüzden kaybedilmişti! Turnuva öncesi analiz yazılarımızda, Hollanda'nın hücumcuları ile savunmacıları arasında kalite farkının çok fazla olduğunu yazmıştık. Buna ek olarak, hücumcuların, oyunun savunma yönünü çok dirençsiz ve isteksiz yaptıklarını da eklemeliyiz.

Sonuç olarak Hollanda, savunma yönü zayıf yetenekli oyuncuları olan bir takım görüntüsünden çıkamayarak, Almanya'ya da mağlup oldu. Artık Hollanda'nın işi mucizelere kaldı. EURO2012 elemelerinde en çok gol atan Hollanda takımı, turnuvanın 2. maçı sonunda sadece 1 gol atarken kalesinde 3 gol gördü. Portakallar son maçında Portekiz ile karşılaşacak

9 Haziran 2012 Cumartesi

70'e kadar Çift Önlibero'lu Portakal | Hollanda 0 - Danimarka 1
























Maçtan önce gol olan pozisyonu çıkarıp, sadece gol girişimlerini bu tablodaki gibi sizlere göstersek, "Hollanda fark atarak başlamış" derdiniz. Bu blog'u ve gibilerini okumanızın, cumartesi akşamını televizyon karşısında geçirmenizin de sebebi, futbolun bu belirsizliği.

Danimarka'nın ne kadar az Hollanda ceza sahasına geldiğini sağdaki şablonda görebiliyorsunuz. Danimarka'nın çektiği 8 şutun 4'ü kaleyi bulurken, 1 tanesi gol oluyor. Aslında %'de olarak normal. Danimarka gibi hücum gücü pek yüksek olmayan takımların, bu performansı beklendik. Kimse daha üstünü beklemez zaten. Fakat Danimarka'nın bugün galip gelmesinde, bu şablonda gözükmeyen, savunma yönü çok büyük.

Hollanda 32 şut çekerken, bunlardan sadece 5 tanesi kaleyi bulabilmiş. Bu bir hayalkırıklığı. 10 şut çekerseniz, kaleyi bulan 5 şuta kimse şikayet etmez. Fakat çekilen 32 şutun sadece 5 tanesinin kaleyi bulması, Hollanda gibi süper yıldızları bulunan bir takım için hayalkırıklığından da öte bir kelime ile anlatılması gerekilen durum.

Hollanda'nın arka taraftarı sertsizliği ve kırıkgan yapısı, yedikleri golü çıkaramayınca daha da göze çarpacaktır. Danimarka, Hollanda kalesine geldiğinde çok az etkisiz oldu. Hollanda ise, sert Danimarka savunmasından sıyrılıp golü bulamadı.

Arjen Robben ve Affelay'ın çizgi oyunundan kaçmalarını, Danimarka maçında kabul etmek mümkün. Maça Van Persie ile başlayan Hollanda'dan kimse hava topundan gol bulacağını beklemez zaten. Bu yüzden bu iki kanat oyuncusu, zaten sevdikleri çizgiye girmeden, içeri katederek oyunu yaparken zorlandılar ve etkili olamadılar. Danimarka'nın 2 defansif ağırlıklı ortasaha oyuncuları Kvist ve Zimling, Robben ve Affelay'ın topla içeri top sürüşlerinde stoper ve bek arkadaşlarına sonsuz yardımda bulunarak, bu iki yıldız oyuncunun etkisiz olmasında büyük katkı sağladılar. Bugün anladık ki, Robben ve Affelay'ı durduran her takım, yukarıdaki şablon ile Hollanda'yı uğurlayabilir.

Hollanda teknik direktörü Van Marwijk'in eleştirilecek en büyük yanlışı, herhalde çift ön liberoya 70. dakikaya kadar tahammül etmesi olacaktır. Takımınız rakip kaleye gidip etkili olamıyorsa, hücum oyuncularınızın yeteri kadar rakip kalede çoğalamaması bunun nedenlerinden biri olabilir. Ki gördük ki, Hollanda oyuncuları bir çok pozisyonda Danimarka ceza sahasına 2 veya 3 Danimarka oyuncu ile yalnız kaldılar. Bu noktada, ön liberolardan De Jong veya Van Bommel'den vazgeçmek gerekmekteydi. 70'e kadar yorulan ve iyice strese giren Hollanda takımına bu hamleyi yapmak biraz geç oldu.

Hollanda takımının tek ön libero oynayabilmeye hakkı olduğu maç Danimarka maçıydı. Hücum açısından kısıtlı olan Danimarka takımını en güçlü olduğu savunma bölgesinde zora sokmak için, daha fazla oyuncu ile Hollanda takımı Danimarka kalesine yüklenmeliydi. Tek ön liberolu sistemi Portekiz veya Almanya maçında yapmak, hücumcuları ile ün yapmış bu iki takım karşısında aciz duruma düşmek demek olabilir.

Van Persie'nin konsantrasyonunun düşük olması da, bu eleştirileri yapmamızı tetikliyor tabii. Arsenal'in yıldızı, yakaladığı en önemli pozisyonda, çok kötü bir kontrol yaparak (sol dışla) o pozisyonu harcadı. Onun kalitesinde bir oyuncunun, öyle kötü kontrol yapmasının tek sebebi, konsantrasyon eksikliği ile ifade edilebilir. Bu maçtan sonra Huntelaar sesleri iyice Hollanda'lılar tarafından yükseltilecektir.


Hollanda 0 - Danimarka 1 | İyi Savunan Kazanır!



Maç öncesi istatistiklere baktığımız zaman, hatta bakmadığımız zaman bile favori çok net Hollanda idi. Hollanda EURO2012 elemelerinde rakip kalelere 37 gol atarken, Danimarka sadece 15 gol atabilmişti. Danimarka, Hollanda ile oynadığı 28 maçın sadece 6'sını kazanabilmişti...

Maç başladığında da aslında Hollanda'nın bu üstün istatistikleri kaldığı yerden devam etti. Özellikle ilk 20 dakika, Dikine oynayabilen yıldızlarıyla Hollanda, Danimarka kalesinde etkili oldu.

Sinsice Hollanda kalesinde etkili olmaya çalışan Danimarka, 24. Dakikada Krohn-Dehli'nin ayağından sürpriz gol bulunca, Hollanda rakip kaleye daha hırslı gitmeye başladı, fakat telaşlı oyunu efektif olmalarına engel oldu. İlk yarıda başka gol olmayınca, Hollanda soyunma odasına hiç beklemediği bir skorla gitmiş oldu.

İkinci yarıda Hollanda topa yine daha çok hükmeden taraf olsa da istediği golü bulmak için yüklenmesi sonuçsuz kalıyordu.

Dakika 70'de Van Marwijk, Afellay'ın yerine Huntelaar'ı ve De Jong'un yerine Van Der Vaart'ı oyuna soktu. Bu değişikle beraber Huntelaar'ın kaleciyle karşı karşıya kaçırdığı pozisyon, Huntelaar'ın Hollanda adına hep sahada olması gerektiğini gösteren bir işaret gibiydi. Huntelaar'ın Danimarka savunması arkasına yaptığı koşular, Danimarka kalesini tehtid etse de, Maçın bitimine az kalmasının etkisi ile Danimarka daha disiplinli savunma yapıyor ve Hollanda'nın işini zorlaştırıyordu.

Dakika 84'de Fenerbahçe'nin yeni transferi Kuyt, Van Der Wiel'in yerine, yani sağ bek olarak sahaya giriyordu. Hollanda'nın istekli ama rakip kalede etkisiz durumu, maçın Danimarka galibiyeti ile bitmesiyle sonuçlandı.



Turnuva öncesi yazılarımızda, Hollanda'nın zayıflıklarından bahsedeceksek, o defans bölgesi olur demiştik. Danimarka'nın golüne baktığımızda da bu eksikliği fazlasıyla görüyoruz. Evet, Krohn-Dehli çok iyi bir 'fake' atarak Hollanda savunmasını avlıyor fakat tüm maç boyunca Hollanda hücumcuları, Krohn-Dehli'nin yaptığı 'fake'in çok daha komplekslerini Danimarka savunmasında uygulamak isteyip neden başarılı olamadılar? Bunu bilemeyiz ama bu soruya, başka bir soruyla cevap verebiliriz. Danimarka savunması mı başarılıydı yoksa Hollanda hücumcuları mı beceriksizdi? Hollanda hücumcularının özellikle Robben ve Van Persie'nin en iyi günlerinde olmadıkları bir gerçek fakat Danimarka savunmasının da inanılmaz bir pozisyon disiplini ve sertliği olduğunu söylemeliyiz. Hollanda, oyununun savunma kısmını Danimarka kadar iyi oynayamadı ve Hollanda kalesine sinsice gidişlerinden istediğini alarak döndü. Bu maçtan bir defa daha anlıyoruz ki, savunma futbolunu iyi yapmak, hücum futbolunu iyi yapmaya göre bir maçı kazanmak için daha önemli. 


Turnuva öncesi "EURO2012'de şu takım ne olur?" diye soranlara hep aynı cevabı verdim. "En favori olmayan da en favori olan da sürpriz yapabilir." Hollanda o bahsettiğim "en favorilerden" biriydi. İlk yarıda yedikleri golü çıkaramadılar ve turnuvaya iyi başlayamadılar. Herkesin en favorilerinden biri Almanya'yı Hollanda yenemez mi? yenebilir. Bu yüzden değil mi Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupası'nı dört gözle beklememiz. 



5 Haziran 2012 Salı

Hollanda'daki Savunma - Hücum Dengesizliği?!


























Hollanda gibi atak yönü güçlü takımların stoperlerine çok büyük görevler düşer. Atak oyuncularının verimini arttırmak için, en gerideki defans oyuncuları (stoperler) ile en uçta oynayan forvet (atak) oyuncuları arasında fazla mesafe olmamalı. Bu da demek oluyor ki, stoperler kendi kalelerinden uzakta konumlanmalılar. Stoperler kendi kalelerinden uzaklaştıkca, yeteneklerine bir yenilerini eklemek zorundalar. Çabukluk, zamanlama, pozisyon bilgisi ve tabi ki önsezi. 

Hollanda'nın, Kuzey İrlanda'yı 6-0 yendiği maçta Van Marwijk'in ilk 11 stoperleri Ron Vlaar  ve John Heitinga idi. Bu maç, Hollanda'nın EURO2012 öncesi son hazırlık maçı olduğundan, ilk stoper tercihlerinin de, Hollanda adına bu oyuncular olacağını düşünüyoruz. 

John Heitinga, kendi takımı Everton ile Hollanda Milli takımından oynadığı sisteme göre farklılıklar göstermek zorunda. Everton hücum yönü kısıtlı bir takım. Hollanda Milli takımı gibi savunmayı önde kurmuyorlar. Dolayısıyla, kulüp takımındaki sorumlulukları, milli takıma göre daha ağır diyebiliriz. 

Heitinga'nın partneri ise Feyenoord'lu stoper Ron Vlaar. Oyuncunun milli takım kariyeri yeni yeni şekilleniyor aslında. 27 yaşındaki oyuncu 7 kere milli takım forması giyerken 1 gol kaydedebildi. Oyuncu hava toplarında üstün olsa da, çabukluk konusunda zaafları var. 

Heitinga ve Vlaar, genel olarak bakıldığında kaliteli stoperler olarak nitelendirilebilirler. Fakat Hollanda Milli takımının oynadığı sistem ve stratejiye göre, takım daha üst düzey stoperlere ihtiyaç duyuyor gibi. Elemelerde bu konuda bir sıkıntı çekmediler fakat EURO2012'de Hollanda milli takımı adına en zayıf yer neresi diye sorulursa, stoper bölgesi demek yanlış olmaz. Bu oyuncular için en büyük test ölüm grubundaki performansları olacaktır.

Hollanda milli takımının hücum oyuncuları ile stoperleri arasında bir denge farklılığı var. İlerideki oyuncular kalite açısından 1-2 gömlek daha üstteler gibi her zaman. Fakat hücum ve savunma oyuncularının hepsi aynı yüksek kalitede olması da, her zaman beklenen bir şey değil. Bu kaliteyi geçen dönemler yakalamış İspanya Milli Takımının neler yapabildiğini gördük. 

3 Haziran 2012 Pazar

Hollanda 6 - Kuzey İrlanda 0




Van Persie 2, Afellay 2, Sneijder ve Ron Vlaar'ın attığı goller ile Portakallar, Euro 2012 öncesi oynadıkları son hazırlık maçında hazır bir görüntü çizdiler. 

Teknik direktör Van Marwijk maç sonu yaptığı açıklamada; "Takımımın taktik disipline uygun hareket etmesinden dolayı mutluyum. Fakat skor çok önemli değil, rakibimiz çok güçsüzdü. En büyük endişem sol bek mevkinde. Giovanni Van Bronckhorst'un emekli olması ve onun varisi olan Erik Pieters'in sakatlığı bizi zor duruma sokuyor" dedi. 

Belirtmekte fayda var. Hollanda'nın Kuzey İrlanda'yı 6-0 yendiği maçta sol bek mevkinde 94'lü Jetro Willems oynadı. Teknik direktörü Van Marwijk'in elinde o mevkide çok seçenek yokken, maç sonrası o bölgeden şikayetçi şekilde açıklamalar yapması, 94'lü tecrübesiz bir oyuncuyu iyice stres altına sokmuş olabilir. 


Netherlands v Northern Ireland ile  voytech23

2 Haziran 2012 Cumartesi

Huntelaar Vs. Van Persie !























Hollanda'nın bu akşam Kuzey İrlanda ile oynayacağı maç için teknik direktör Van Marwijk, forvetteki tercihini Van Persie'den yana kullanacak. 

Van Persie, bu sezon oynadığı 48 resmi maçta, 37 gol atıp 14 asist yaptı. 
Portakalların diğer önemli forveti Huntelaar, 48 resmi maçta 48 gol 16 asist yaptı. 
Teknik direktör Van Marwjik'in bu iki oyuncudan birini seçmek zorunda olması, 'formasyon ve strateji talihsizliği' diye nitelendirilmeli.

Huntelaar, bu akşamki maçta oynayamayacağını öğrenince açıklamalarda bulundu. Yıldız oyuncu: "Oynayamayacağımı öğenince tabii ki çok üzüldüm. Moralim çok bozuldu ve hayalkırıklığına uğradım. Fakat herkes biliyor ki ben vazgeçmem." dedi

Dün teknik direktör Van Marwijk, Huntelaar ile bir toplantı yaptı ve ilk tercihinin Van Persie olacağını söyledi. 
Huntelaar; "Kendisiyle özel olarak 2 kere görüştük. Beni seçmediği için çok hayalkırıklığına uğradım. Sanki Van Persie'nin oynayacağı peşinen belliymiş gibi hissettim." dedi. 

Yorum:

Huntelaar'ın kalitesini tartışmaya gerek yok. Çok önemli oyuncu. Fakat Hollanda teknik direktörü Van Marwijk'in bu tercihini anlamlandıran bir kaç madde var. 

1) Van Persie İngiltere Premier Lig'inde oynuyor. Huntelaar'ın mücadele ettiği Bundesliga'dan mücadele gücü ve oyun hızı daha fazla olan bir lig. Liglerin zorluk seviyesine göre oyuncu tercihi yapmak mantıklı gibi.

2) Hollanda'nın oynadığı sisteme göre ilk tercihin Van Persie olması doğal. Oyunu hızlı ve yerden oynayan bir takım için, top tekniği Huntelaar'dan daha iyi olan Van Persie'nin 1. tercih olması sanki normal gibi gözüküyor. Van Marwijk, maç içinde kriz durumu oluştuğunda, bu iki oyuncuyu sahaya sürebilir mi, ya da sürmeye cesaret edebilir mi, merak konusu. 

Hollanda Milli Takımının Rakiplerine Bakalım | B GRUBU



Hollanda Milli Takımı'nın rakiplerine biraz göz atalım istedik.

B GRUBU:
1)ALMANYA
2)DANİMARKA
3)HOLLANDA
4)PORTEKİZ

ALMANYA
Almanya'nın gücünden bahsetmeye gerek yok. Bir çoğumuz için belki de İspanya'dan tek 'daha' favori olabilecek takım onlar. Bahis piyasasını bilmiyorum ama herhalde şampiyonluk için Almanya, oynanan bahisler içinde ya 1. ya da 2. sıradadır.
Hepimiz Almanya'nın gruplardaki performansını biliyoruz. Elemelerde Almanya ile aynı gruptaydık. Oynadıkları 10 maçın 10'unu da kazandılar. 34 gol atıp 7 gol yediler.
Elemelerde Almanya, en çok gol atan 2. futbolcuyu  kadrosunda barındırıyor; Miroslav Klose. Hollanda için "gol" işin gol kısmında sevindirici kısım ise, Huntelaar. Huntelaar EURO2012 elemelerinde, 12 gol ile Almanların 9 gollü Klose'sini solladı.
Asist olayına geldiğimizde ise, Mesut Özil gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Elemelerde en çok asist yapan oyuncu Kim Kallström ile beraber Mesut Özil. Bu 2 oyuncu 7 asist yaptılar. Kuşkusuz ki Mesut, öldürücü asist yeteneği ile, Hollanda savunmasına zor anlar yaşatacak.

DANİMARKA
Danimarka grubun en güçsüz ekibi gibi gözükse de bir dakika! 1992 Avrupa Şampiyonundan bahsediyoruz. Üstelik eleme gruplarında, EURO2012 B grubunda da rakipleri olan Portekiz'in önünde grubu tamamladılar. Danimarka'nın oyun anlayışı için "Dengeli" kelimesi tam olacaktır. Gruplarda 15 gol atan ekip, 6 gol kalesinde gördü. Oynadıkları 8 maçın 6'sını kazanıp, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet alarak EURO2012 vizesi aldılar. Attıkları ve yedikleri gol sayısına baktığımızda, savunma ve hücum dengesinin sallantılı olmadığını, oyunun her iki yönüne de gerekli yardımları takım olarak veren bir ekip olduklarını gözlemliyoruz.
Eleme gruplarında kişisel olarak Dennis Rommedahl asist özelliği ile göze çarpıyor. Oyuncu 5 asist ile takımına önemli katkı sağladı.

PORTEKİZ
Önemli yıldızları olan fakat içinde "acaba"ları da barındıran takım. Danimarka için söylediğimiz dengeli oyunu onlar için söylemek zor. Her an her şeyi yapabilecek oyunculara sahip olmalarına rağmen, kendi kalelerinde de golü her an görebilirler. Hücum yöne savunma yönüne göre çok daha ağır basan bir ekip. Bunu çok iyi yönetebildiklerini söylemek zor.  Eleme gruplarında yukarıda incelediğimiz Danimarka ile aynı gruptaydılar. Her ne kadar Milli Takımımızdan 2 maç eksik oynasalar da (gruptaki takım sayısından ötürü), Milli Takımımızdan daha az puan topladıklarını söyleyelim. (Milli Takım 17 - Portekiz 16) Grubu Danimarka'nın arkasında tamamlayan Portekiz, Bosna Hersek ile Play-off maçları oynadı. Bosna'daki maçtan beraberlikle dönen Portekiz, Lisbon'da rakibini 6-2 yenerek, EURO2012'ye katılma vizesi aldı.
Gözler tabii ki de Ronaldo'nun üstünde olacak. Ronaldo'nun bu Milli Takımın formasını giyiyor olması, Portekiz'in ismini daha da yüceltiyor.
Ronaldo eleme gruplarında 7 gol atarak takımının EURO2012'ye katılmasında önemli rol oynadı. Portekiz'in bir diğer yıldızı Nani ise 4 asist ile Ronaldo kadar olmasa da takımına önemli katkı sağladı.
--
Hollanda en az rakipleri kadar güçlü bir ekip. Kadrosu ve elemelerdeki başarısı ile zaten bunu gözler önüne serdiler. Hollanda, oynadığı 10 maçın 9'unu kazandı. Bu oynadığı 10 maçta attığı gol sayısı ise inanılmaz! 37 gol! Yedikleri ise sadece 8!
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi elemelerin en çok gol atan oyuncusu Klaas-Jan Huntelaar. Her ne kadar Bert van Marwijk'in ilk tercihi Van Persie gibi gözükse de, bu oyuncunun da Hollanda'ya katkıları ortada.
Aynı zamanda Hollanda asist konusunda da hiç sıkıntı çekmeyecek gibi gözüküyor. Elemelerde bunu gözlemliyoruz en azından. Sneijder ve Dirk Kuyt, yaptıkları 6'şar asist ile takımlarına önemli katkı sağladılar.

Sneijder, EURO2012 için hazır!




Belki bir çoğumuz da Wesley gibi düşünüyoruz. O'na göre Avrupa Şampiyonası, Dünya kupasından daha zor. Dünya kupasında kolay rakiplerle karşılaşmak olası. Fakat Avrupa Şampiyonasında, "bu takım bizim milli takımımızın grubunda olsa iyi olur." diyebileceğimiz rakip neredeyse yok. 

Wesley Sneijder, EURO 2012 öncesi turnuva hakkında bazı açıklamalar yaptı:
"Çok zorlu bir turnuva olacak, çünkü bana göre, Avrupa Şampiyonaları her zaman Dünya kupasından bile zor olmuştur. Çünkü hiçbir zaman Afrika'dan ya da 3 puanı kesin alacağınızı düşündüğünüz rakiplerle karşılaşmıyorsunuz. Çok zorlu bir gruptayız. Bu turnuvada bir çok şeye ihtiyacınız var. Şansa ihtiyacınız olduğu kadar, takımdaki her oyuncu fit olmak zorunda."

Sneijder, turnuvaya hazır olduğunu da bu sözlerle açıkladı;
"Ben turnuvaya başlayabilirim. Tamamen hazırım. Tüm hazırlıklarımı yaptığımı söyleyebilirim. Nerede olduğumuza bir baksanıza! Ormanın ortasında! Artık Polonya'ya gitmek istiyorum."
Yıldız oyuncu şampiyonluk için de iddialı konuştu;
"Bu kupayı kazanmak gerçekten çok istiyoruz. Çünkü uzun süredir beraber oynuyoruz, uzun süredir aynı hoca ile çalışıyoruz. Tek düşüncemiz bu kupayı kazanmak." dedi.

Hollanda Milli Takımı'nın Genel Analizi























KALECİLER
Maarten Sketelenburg
Bu sene Serie A'yı 7. bitiren Roma takımının, Ajax altyapısının ürünlerinden biri olan kalecisi. Bu sezon Roma ile çıktığı 29 maçın 8'inde gol yemeden sahadan ayrıldı. Şu anda Hollanda milli takımının 1. kalecisi durumunda. 82' doğumlu kaleci 1.97 boyunda. 2010 Dünya Kupasında final oynayan takımın da 1. kalecisiydi. Bakalım o turnuvadaki tecrübeleri, EURO2012'de kendisine yardımcı olacak mı.
Michel Vorm
Swansea City takımının kalecisi. Kendisi geçen sene Premier Lig'e yükselen bu kulübe £1.5 M karşılığında transfer olmuştu. Swansea lige yükseldiğinde, herkes takımın tekrar küme düşmesine çok olası bakıyordu. Fakat takım bu zorlu ligi 11. bitirerek, beklenmedik bir başarıya imza attı. Kuşkusuz Michel Vorn'un da bunda etkisi büyük.  Bu sezon Premier Lig'de çıktığı maçların tam 14'ünde gol yemedi. Penaltı kurtarmadaki başarısından dolayı takma ismi, "Penalty Killer".
Tim Krul
17 yaşında, Ado Den Haag'dan, Newcastle'a transfer oldu. 1988'li oyuncu 2007'yılından beri kiralık olarak sırasıyla Falkirk ve Carlisle United'da oynuyor. Hollanda'nın genç milli takımlarında da şans bulan kaleci, A Milli Takım ile 3 kez sahaya çıktı.
DEFANS
Gregory van der Wiel
Grup elemelerinde teknik direktör Van Marwijk'in sağ bek için ilk tercihiydi. Bu sezon Eredivisie'de şampiyon olan Ajax'ın oyuncusu. Hücuma katkı yapmayı seven bir bek. Ajax'ın bu sezon oynadığı 6 Şampiyonlar Ligi maçında da sahadaydı. Eredivisie'de oynadığı 19 maçta 2 gol atıp 4 asist yaptı.
John Heitinga
Asıl mevkisi stoper, bununla beraber ön libero ve sağ bek de oynayabilen Everton'lı futbolcu. Ajax ve Atletico Madrid forması giydikten sonra 2009'dan beri Everton'da forma giyiyor. Bu sezon Premier Lig'de 30 maçta görev alırken 1  gol attı. Hiç kırmızı kart görmezken, 4 sarı kar gördü. 2004 yılından beri Hollanda milli takımının formasını giyen oyuncu; 76 maçta 7 gol 1 asist yaparken, 5 sarı 2 kırmızı kart gördü. 
Joris Mathijsen
İspanyol kulübü Malaga'da forma giyen stoper. 32 yaşındaki oyuncu Malaga'ya geçen sene Hamburg'dan transfer oldu. Bu sene La Liga'da 28 maçta forma giyerken 1 asist yaptı. 5 sarı kartın yanında hiç kırmızı kart görmedi.
Wilfred Bouma
Takımın sol ayaklı stoperi. 2005 - 2010 seneleri arasında Aston Villa forması giyen 33 yaşındaki tecrübeli oyuncu, şuan PSV forması giymektedir. Hollanda ekibi ile ligde 27 maça çıkarken 1 gol attı. Ligde 3 sarı kartı bulunmakta. PSV forması ile bu sezon Avrupa Ligi'nde 10 maça çıkarken 1 gol 1 asist yaptı. Van Bommel'den sonra takımın en yaşlı futbolcusu konumunda. Sol bekte de oynayabilmektedir. 
Ron Vlaar
1985 doğumlu stoper, Feyenoord takımının kaptanı. Hollanda ligi'nde 34 maçta forma giydi. 2 asist yaptı. Sezon boyunca hiç kırmızı kart görmezken, 3 sarı kart gördü.  Liderlik ruhu üst düzey olan oyunculardan. Hollanda genç takımının da kaptanlığını yaptı. Van Bommel'in Milli takımı bırakmasından sonra kaptan olması olası oyunculardan bir tanesi. 1,89 boyundaki oyuncu hava toplarındaki hakimiyeti ile biliniyor.  
Jetro Willems
Hollanda Milli takımının en genç oyuncusu. 18 yaşında Avrupa Şampiyonası gibi bir turnuva için Hollanda Milli takımına davet edildi. PSV'li oyuncu sol bekte oynuyor. Sürati en belirgin özelliği. 
Khalid Boulahrouz
Stuttgart'da forma giymektedir. Hamburg, Chelsea, Sevilla gibi kulüplerde oynamış tecrübeli bir oyuncudur. Asıl mevkisi sağ bek olmak ile beraber, stoperde de oynayabilmektedir. Bu sezon Bundesliga'da çıktığı 21 maçta 2 gol, 5 asist ile oynadı. 4 sarı kart görürken, 2 sarıdan gelen 1 kırmızı kartı var. 
ORTASAHA 
Mark van Bommel
Takım kaptanı. Resimli sözlüklerde, tecrübe kelimesinin karşısına bir fotoğrafı konmalı. PSV,Barcelona, Bayern ve Milan formaları giymiş bu efsane 35 yaşında tekrar bu sezon PSV'ye transfer oldu. Bu sezon Serie A'da 25 maça çıktı. İlerleyen yaşına rağmen Şampiyonlar Ligi'nde 6 maçın hepsine forma giydi. Ön libero oynayan Van Bommel, Takımın sigortası niteliğinde. 
Nigel De Jong
Defansif ortasaha oyuncusu, sertliği ile biliniyor. Bu sezon Premier Lig'de tabuları yıkıp şampiyon olan Manchester City'nin önemli oyuncularındandı. Pozisyon bilgisi ve agresif oyun anlayışı, futbol tarzı. Bu sezon Manchester City ile toplam 40 maça çıktı.
Wesley Sneijder
Takımın beyni. Bu sezon İnter ile çok iyi bir sezon geçirmese de, oyun bilgisi, tekniği ve çabuk karar verebilme yeteneği ile, Hollanda Milli takımı'nın en büyük silahlarından. Serie A'da bu sezon 20 maça çıkan oyuncu 4 gol atarken 5 de asist yaptı. Şampiyonlar Ligi'nde ise oynadığı 5 maçta 1 asist yapabildi.
Stijn Schaars
Forvet arkası ve göbek ve savunma önü (ön libero) oynayabilen Sporting Lizbon'da forma giyen oyuncu. 2006 yılında U-21'i kazanan Hollanda Milli takımının oyuncularından biriydi. 
Kevin Strootman
PSV'de forma giyen 1990 doğumlu oyuncu, bu sezon kulübü ile tam 49 maça çıktı. 30 tanesi ligde olan bu maçlarda 10 asist ve 2 gol ile oynayan oyuncu, Hollanda Milli takımında kendisine tabii ki de yer buldu. Yine bu sezon, UEFA Avrupa Ligi'nde çıktığı  11 maçta 3 gol 6 asist yaptı. Asıl mevkisi ön libero olan Strootman, göbekte ve ortasahanın sol tarafında da oynayabiliyor. Yaratıcı bir oyuncu olduğunu söylemek de fayda var. 
Ibrahim Afellay
Bu sezon talihsiz bir sakatlık geçiren Afellay 7 ay süren sakatlığı yeni yeni atlattı. Sol açık oynayan oyuncu aynı zamanda forvet arkası olarak da oynayabiliyor. Milli takımda çıktığı 36 maçta 3 gol attı. Potansiyeli yüksek fakat geçirdiği sakatlık sonrası turnuvada nasıl bir performans sergileyeceği soru işareti. 
Rafael van der Vaart
Forvet arkası asıl mevkisi olan oyuncu, ortasahanın sağında da görev yapabiliyor. Bu sezon kulübü Tottenham ile 41 maça çıktı. Çıktığı 33 Premier Lig maçında 11 gol 7 asist yaptı. Takımın en önemli oyuncularından biri. Yüksek top tekniği ve oyun kurmadaki becerisi ile, ilk 11'deki yeri garanti gibi. Oyuncu milli takım 94 maça çıkarken, 17 gol kaydetti. 
Arjen Robben
Şampiyonlar Ligi finali oynayan Bayern'in en önemli oyuncularından. Çabukluğu ve topu kullanmadaki beceresi en üst seviyede olan oyunculardan. Bundesliga'da çıktığı 24 maçta 12 gol 6 asist yapan oyuncu, Şampiyonlar Ligi'nde ise 4 gol 2 asistle oynadı. Bu sezonki performansı ile, EURO2012'de adından söz ettirecek oyunculardan biri olabileceğinin sinyalini veriyor. Gerçek mevkisi sağ açık olan oyuncu, aynı zamanda sol tarafta ve forvet arkasında da forma giyebiliyor.  
FORVET
Dirk Kuyt
2006 senesinden beri Liverpool forması giyen oyuncu, 86 kez Hollanda Milli takımı'nın formasını giyerken 24 gol attı. Bu sezon Liverpool ile iyi bir sezon geçirmeyen Kuyt, bu sezon kulübü ile 44 tane resmi maça çıkarak, en önemli özelliği olan fizik kuvvetinin hazır olduğunu gösteriyor. Oyuncu hem sağ açık hem de forvet oynayabiliyor. Bu sezon Premier Lig'de çıktığı 34 maçta 2 gol ve 2 asist ile oynadı. 
Klaas-Jan Huntelaar
1.86'lık santrafor, Hollanda milli takımı ile 51 maçta 31 gol attı. Schalke 04 forması giyen Huntelaar, bu sezon Bundesliga'da 32 maçta 29 gol 13 asist yaparak, bu kadroyu hakkettiğini gösterdi. 83 doğumlu oyuncu, Ajax, Real Madrid, Milan gibi kulüplerde oynayarak, Avrupa'nın önemli santraforlarından olduğunu kanıtladı. 
Robin van Persie
Efsane. En azından geçirdiği sezondan sonra Arsenal'li taraftarlar onu öyle çağıracaklardır. Bu sezon Premier Lig'de çıktığı 38 maçta 30 gol 14 asist ile oynadı. Şampiyonlar Ligi'nde çıktığı 7 maçta, 4 gol atan oyuncu, hiç kuşku yokki, Hollanda Milli takımının 1. forveti konumunda. Van Persie, Hollanda Milli Takımı ile 63 maça çıkarken 26 gol attı. 
Luuk de Jong
Twente forması giyen 90 doğumlu genç oyuncu, bu sezon ligde çıktığı 31 maçta 25 gol ve 9 asist yaparak neler yapabileceğini gösterdi. UEFA Avrupa Ligi'nde çıktığı 10 maçta 4 gol 4 asist ile oynadı. İlk tercih olmasa da, kadroda önemli alternatiflerden biri olacaktır. Bundan önce Hollanda A Milli takımı ile 7 kere sahaya çıkan de Jong, 1 gol attı. 
Luciano Narsingh
Heerenveen forması giyen oyuncu. Hem sağ hem sol hem de forvet oynayabilen 1990 doğumlu oyuncu, asist yeteneği ile dikkatleri üstüne çekiyor. Bu sezon ligde çıktığı 34 maçta 8 gol atıp, 22 asist yaptı. 

NOT: EURO2012 öncesi ve süresince, tüm Hollanda ile ilgili yazılarımı, aynı zamanda bu adresten de takip edebilirsiniz;