28 Şubat 2012 Salı

Abdullah Avcı Dönemi


Abdullah Avcı milli takımdaki ilk antrenmanına dün Bursa'da çıktı. Yıllardır "neden bu adam milli takımda" dediğimiz oyunculardan yoksun bir milli takım nasıl olacak hepimiz merak ediyoruz.

Slovakya ile oynayacağımız hazırlık maçı için muhtemelen "daha ilk defa beraber oynuyorlar, bu maç bir ölçüt olamaz" yorumlarını duyacağız. Fakat buna tam anlamıyla katılmak zor. Evet, ilk maçta tam randımanlı oynamalarını bekleyemeyiz. Ama diğer bir yandan, potansiyeli görebiliriz. Abullah Avcı'nın kafasındaki oyuncu profilleri ile oynatmak istediği futbolu anlayabiliriz.


Yıllardır aynı oyuncuları milli takımda görmekten sıkıldığımız bir gerçekti. Muhakkak hocaları iyi olduklarını düşünüp onları milli takıma çağırıyorlardı fakat milli takımımızın son senelerdeki düşüşü de ortada. Yeni isimlere ihtiyaç olduğu bir gerçek. Ne olursa olsun, ne kadar kötü performans sergilerse sergilesin, "ne de olsa milli takıma çağırılırım" diyen futbolculara artık milli takımda yer yok. O formanın kıymetini unutmuş oyuncular artık kolay kolay ay yıldızlı formayı giyemeyecek. Sadece buradan bakıldığında bile Abdullah Avcı seçimi kulağa hoş geliyor. Genç oyuncular, henüz kariyerlerinin başında olan ve başarı için çok şey feda edebilecek oyuncular milli takıma çağırılmalı. Abdullah Avcı'nın da yaptığı ve yapacağı olay bu. Tabii bu seçimde sadece "başarıya aç" ve "genç" kriteri yeterli olmuyor. Aynı zamanda potansiyeli yüksek oyuncular olmalı. Kısacası yeni bir dönem bizleri bekliyor. Abdullah Avcı ve ekibine bol şanslar!

27 Şubat 2012 Pazartesi

Galatasaray 3 - Beşiktaş 2 | "Topu al Quaresma'ya at"


Galatasaray dün büyük takım olabilme adına önemli sinyaller verdi. Alyatpıdan bir stoperi ilk 11 oynatıp, onun kendi kalesine attığı gol sonrası, o maçı her türlü çevirebiliyorsan, büyük takım olmaya adaysındır. Pek ülke futbolunda alışık olmadığımız bir sahne bu.

Beşiktaş'ın Braga'yı eleyip Arena'ya gelmesi, işleri onlar adına daha da zorlaştırıyordu. Fakat hemen hemen, Galatasaray ile aynı anda yorulmaya başladılar. Bilmesek, haftaiçi hangi takımın Avrupa maçı oynadığını söyleyebilmek zor olurdu.



Her şeye rağmen, şu futboldan uzak günlerden sonra 90 dakika da olsa sahaya geri dönebildik ve 5 gollü bir derbi izledik. Son 10 dakika, orta sahaların oyundan düşmesinden sonra, maç daha da zevkli hale geldi.

Beşiktaş'ın kadro kalitesi oldukça iyi. Carvalhal "sempatik" ama iyi bir hoca demek zor. Beşiktaş'a bir oyun karakteri verebilseydi, şu an muhtemelen Beşiktaş ligin ortaklarından biriydi. İleride Simao ve Quaresma var. Orta saha oyuncuları bir şekilde topu kazanıp onlara vermeli. Hani halı sahalarda deriz ya, "topu al direk Ahmet'e at". Beşiktaş'ta da "topu al hemen Quaresma'ya at" diyor Carvalhal. Böyle maçlar kazanabilirsin ama böyle top oynayamazsın. Sezon başından beri Beşiktaş'ın oyun stratejisi hakkında konuşmak çok zor. "Topu al Quaresma'ya at" durumu eleme turu maçlarında iş yapabilir fakat uzun soluklu müsabakalarda zor.

Galatasaray ise, Beşiktaş'ın tam tersine oyun karakterine sahip. Kimse "öylesine" top oynamıyor. Galatasaray futbol takımı, Fatih Terim'in oyun karakterini sonuna kadar sahaya yansıtıyor. Özellikle 40-60 metrelik kanat değiştirme pasları, Fatih Terim'in en büyük silahı. Sadece dün değil, sezon boyunca Galatasaray bunun ekmeğini yedi. "Elmander Galatasaray'ın forveti değil" diyenler, kendisine ne kadar haksızlık ettiklerini anlamışlardır. Fiziğini o mevkide bu kadar iyi kullanabilen futbolcu bırakın Türkiye'de, Avrupa'da bile sayılı. Necati'nin savunma arkasına aldatıcı koşuları, dün "pas sihirbazı" Selçuk İnan'ın çok işine yaradı. Necati'nin açtığı alanları, Selçuk çok iyi okuyarak arkadaşlarına servislerini maçın her anında yaptı. Zira, Galatasaray'ın 2-1 öne geçtiği Melo'nun attığı golde, Selçuk'un inanılmaz pası kadar, Necati'nin o koşusu da önemliydi. Dün Galatasaray adına takımın çoğu dinamiği çalışır vaziyetteydi.


Selçuk İnan ve Felipe Melo ikilisi birbirlerini tamamlıyorlar. Sezon boyunca geriye fazla yaslanmasından dolayı eleştirdiğimiz Melo, dün "Ben mi geriye yaslanıyormuşum, al o zaman" dercesine savunması arkasına tıpkı bir "Second Striker" edasında sarkarak, ve yine bir "Second Striker" edasıyla gol vuruşu yaparak golünü attı. Selçuk İnan gibi bir futbolcunun Türk olduğuna bazen inanmakta güçlük çekiyoruz. Oyunu böyle okuyabilen ve aynı zamanda oyunun defansif yanını bu kadar iyi yapabilen bir oyuncu şahsen biz Türkiye'de bilmiyoruz. Şu zamana kadar Selçuk İnan ve Melo'nun toplam attığı gol sayısı 16. Bu rakamlara daha ligin bitmesine varken ulaşabilmek, bu ikilinin bozulmaması demek. Galatasaray'ın bir şekilde Juventus ile masaya oturarak indirimi koparması gerekiyor. Hakan Balta vasatı aşamazken, Eboue dün bekleneni verdi. Galatasaray'ın ilk golündeki takipçiliği önemliydi. Ujfalusi ve Semih kusursuz giderken, Semih'in kendi kalesine attığı gol biraz o bölgede sarsıntı yaşattı. Fakat dikkat çekici olan, Semih'in kendi kalesine attığı golden sonra, oyuna küsmemesiydi.

Fatih Terim yorgun Beşiktaş'ı, hızlı kanat değiştirmeleri ve göbekten hızlı oyunla vurmayı hedefledi ve başarılı oldu. Carvalhal "topu al Quaresma'ya at" ile Galatasaray'ı vurmayı denedi, başarılı olamadı. Maçın ana teması aslında buydu.


23 Şubat 2012 Perşembe

Unutkan Villas - Boas!


Villas - Boas'ın Napoli maçı taktik kağıdını, otel odasında bir İtalyan gazeteci bulur.

18 Şubat 2012 Cumartesi

Mersin İdman Yurdu 1 - Galatasaray 3 | Gizli Güç Engin Baytar


Necati Ateş yerine devre arasında Borges alınmış olsaydı, Galatasaray dün kazanabilir miydi? Bu sorunun cevabını hiçbir zaman bilemeyeceğiz ama öngörülerimiz bizi bir sonuca ulaştırabilir.

Takımı ve ligi bilmesi, Necati'yi diğer devre arasındaki olası yabancı transferlerin önünde tutuyor. Borges sadece bir örnek. Galatasaray'ın ileri ucuna alınması muhtemel tüm yabancı oyuncuları Borges yerine koyabilirsiniz. Necati Galatasaray'a gelince hayal kırıklığı yaşayanlar, artık yaşamıyordur herhalde. Dün sahada Galatasaray adına hep doğru zamanda doğru yerde oldu. Elmander 1-2 pozisyonda Necati'ti görebilse, çok daha erken golü bulabilirdi.

Emre Çolak dün özellikle ilk yarıda takımın beyni gibi oynadı. Vizyonu oldukça üst düzeyde olan bir oyuncu. Saha içinde hangi pozisyondan tehlike doğabileceğini çok iyi seziyor ve yetenekleriyle topu o bölgeye en hızlı şekilde taşıyabiliyor. Yabancı olsaydı çok daha adından bahsediyor olurduk. Ceyhun, Melo'nun yokluğunda sırıtmadı. Burada Fatih Terim'i ve ekibini kutlamak gerekir. Oynamayan oyuncuların bile her daim hazır olduğu bir kadro kurmuş durumdalar.

Engin Baytar takımın gizli gücü. Herkes hala "İyi ama sorunlu, oynarsa tabii ki iyi" diyor. Farkında değiller ki Engin zaten oynuyor ve oldukça sorunsuz. Engin Baytar bu sezon, Galatasaray'ın sıkıştığı maçlarda 3 puanı getiren oyuncu konumunda. "Gizli güç" diyoruz çünkü insanlar o gücü görmek istemiyorlar.

İlk yarıda Galatasaray defansı çok iyiydi. Takım olarak çok iyi savunma yaptılar. Fakat ikinci yarı uykuya dalışlar izledik. Zira Mersin'in golünde, savunma doğru hamleleri yapmakta gecikti.

12 Şubat 2012 Pazar

Galatasaray 1 - Kayserispor 0 | Ujfalusi Alan, Semih Adam


2 kanat bekinin, savunma özellikleri kısıtlıysa, o maçı gol yemeden zor tamamlarsın. Galatasaray dün bunu başardı. Bunu başarmasının 2 ana nedeni, Melo ve Selçuk'un hem savunmaya hem de hücuma gerekli katkıyı vermesi oldu. Dün bir kez daha özellikle topsuz alanda Selçuk İnan'a dikkat ettim. Takımın beyni o. Oyunun savunma kısmında da hücum kısmında da arkadaşlarına direktifler vererek, tüm takım arkadaşlarının oyunun içinde kalmasını sağlıyor. Beyni ile oynayan nadir Türk pasaportlu oyunculardan. Melo ile de birbirlerini iyi tamamlıyorlar.



Galatasaray'ın golü çok şıktı. Riera'nın sol bek oynamasını herhalde kimse yadırgamamıştır. Sol ayağı iyi olan bir oyuncu. Dün oynadığı mevki itibariyle, "serbest" oyuncu sıfatından arınınca, hiç sırıtmadı. Riera, saha içinde çizgileri belirlenmesi gereken bir oyuncu. Dün atağa katılıp, Melo'ya "al da at" ortası ve savunmadaki kusursuz müdahaleleri, "Acaba Hakan Balta yerine Riera mı bek oynasa?" sorularını bile getirdi.

Engin Baytar dün sahanın en iyilerindendi. Çok top çaldı ve rakibi hataya sürükledi.

Necati ve Elmander uyumlular fakat Necati'nin biraz daha fizik olarak yukarı çıkması şart. Gerçi Elmander'in yanında her türlü fizik olarak sırıtabilir ama yine de daha diri olması lazım.

Semih - Ujfalusi ikilisi aynı tempoda devam ediyorlar. Dünkü maçtan sonra "Arkaya çok oyuncu kaçırdılar" görüşüne katılmak mümkün değil. Fatih Terim, savunma hattını önde kurduran bir hoca. Kayseri gibi sprinter oyuncuların olduğu bir takım, zaman zaman arkaya sarkabilir. 1 pozisyon haricinde, Kayseri arkadan sarkmalarla pozisyon bulamadı. 1 tane de koca maç içinde kabul edilebilir. Fatih Terim, Semih'i adam adama markaja verip, Ujfalusi'yi alan savunmasında bırakarak, Semih'ten kaçacak topları, Ujfalusi'nin süpürmesini istiyor. Tecrübeli oyuncuları, alan markajında bırakmak her zaman artıdır. Çünkü, adam adama markaj yapan takım arkadaşından sekebilecek topları, sezileri ile ve pozisyon alma tecrübesiyle daha iyi toplayabilir. Bu da, Fatih Terim'in Galatasaray'da uyguladığı anlayış. Ujfalusi alan, Semih adam. Dün de gayet başarılı yaptılar.

Kayserispor biraz daha takım olabilse, ve son son pasları daha akıllı çıkarabilse, Galatasaray'a daha zor anlar yaşatabilirdi ve hatta puanla dönebilirdi. Akıllı oynayan taraf Galatasaray'dı ve 3 puanı aldı.

7 Şubat 2012 Salı

Neymar 100. Gol Pastası Olursa


Santos'lu Neymar, 20. yaş gününde kariyerinin 100. golünü attı. Pasta ile kutlama yerine, Neymar'ın vücudu pasta olmaya karar vermiş :)

Kaynak: http://www.metro.co.uk

4 Şubat 2012 Cumartesi

Gaziantepspor 1 - Galatasaray 2 | Göbek Baytar > Kanat Baytar


Engin Baytar bu sene çok kurtarıyor Galatasaray'ı. Ne zaman kurtarıyor? Göbekteyken kurtarıyor. Kanatta Engin'den verim almak zor. Her ne zaman topla orta sahada buluşuyor, işte o zaman rakip kalede tehlike yaratıyor. Galatasaray'ın galibiyet golünü atan Elmander'den daha da fazla övgüyü hakkediyor. Hatta Engin Baytar'ın orta sahadaki iyi performansı, "Acaba Fatih Terim Melo'yu kulübeye çekip, Engin'e orta sahada görev verse daha mı iyi olur?" sorusunu da sordurtuyor.

Sezonun başında, Felipe Melo'nun stoperlere yardım etmesinden övgüyle bahsediyorduk. Fotoğraflı analizlerimizde, Melo'nun bu özelliğinden epeyce bahsettik. Fakat bundan bahsederken, aynı zamanda hücuma olan katkısını da söylüyorduk. Melo bu akşamki Antep maçında, Ujfalusi ve Semih'in sigortası gibi oynadı. Şampiyonlar ligi gibi üst düzey maçlarda, Felipe Melo gibi orta sahada sigorta görevi gören tecrübeli oyuncular çok işe yarar. Fakat Melo tarzı oyuncular, kendinizden daha güçsüz bir takıma karşı oynarken, az kişiyle hücum yapmak anlamına gelir. Melo, hücuma çıkmaktan korkmamalı. Özellikle stoperlerine bile "hücum" diyen bir hocayla çalışırken.

Galatasaray'ın orta sahaya hakim olamamasının sebebi yukarıda bahsettiğimiz, Melo'nun fazla defansif oynaması. Fakat bununla beraber, Selçuk İnan'ın da sıkı markaj altında olmasıydı. Selçuk İnan'ın sıkı markaj altında olmasının sebebi ise, Felipe Melo'nun geriye yaslanarak oynaması. Yani kapılar yine Melo'nun gereksiz defansifliğine dayanıyor. Melo stoperlerin önünde oynayarak, başka bir deyişle Selçuk İnan'dan uzak oynayarak, Antep'li oyuncuların orta sahada daha rahat hareket etmesine neden oldu.

Necati ligimizdeki en iyi gol vuruşu yapan oyuncu olabilir. Galatasaray formasıyla 2. dönemindeki ilk maçında gol atması önemliydi. Galatasaray'ın 2. golünde de, çok iyi bir boş koşu yaparak, Antep savunmasının dengesini bozdu ve Elmander'in daha boş topla buluşmasını sağladı.

Elmander'in golü şiir. Pozisyonu yaratan Engin hakkında zaten yazının başında yazdık. Muhteşem taşıdı topu Elmander'e. Fakat Elmander inanılmaz bir vuruş yaptı. Sağ ayağının içi ile kaleciye uzak köşeyi göstererek, yakın direğe doğru açı ve şiddetle çok güzel bir vuruş yaptı.

Galatasaray'ın kanat oyuncusu eksiği çok sırıtıyor. Eboue'nin olmayışı, bu durumu daha da su üstüne çıkarıyor. Bu sezon artık öyle ya da böyle bitiyor. Fakat seneye Galatasaray'a en az 2 tane önemli kanat oyuncusu gerekiyor. Bizim gözlemlerimiz sonucu ise, Galatasaray'ın yaz döneminde transfer edeceği bir başka mevki, sol bek. Sağ bek için ilk 11 oyuncusu hazır. Eboue. Fakat diğer taraf için hazır olduğunu söylemek zor; Hakan Balta iyi bir yedek olur. Takımın uçmasını istiyorsanız, sadece açık oyuncularının performansı ve kalitesine bel bağlayamazsınız. Beklerin de atağa çıkarak, önlerinde oynayan oyunculara gerekli desteği vermesi gerekir.

3 Şubat 2012 Cuma

"Dayak Yiyeceksek Beraber Yiyelim, Beraber Atmasak da Olur"


Küçükken hatırlıyorum. Mahalle kavgaları olurdu. Yan mahalle ile kavga edeceğimiz zaman, küs olduğumuz arkadaşlarımızla bir anda tekrar kaynaşırdık. Dayak atacağımızdan emin olsak, muhtemelen barışmayıp, kavgaya öyle giderdik. Ama işte dayak yeme ihtimali var...

Sırf bu ihtimal yüzünden, küs olduğumuz arkadaşlar bir anda can ciğer. Aslında biz de bilirdik, küs olduklarımız da; hiç samimi olmayan bir barışma olduğunu bunun. "Kaybedeceksek beraber kaybedelim" barışması. "Dayak yiyeceksek beraber yiyelim" arkadaşlığı.



Beşiktaş'ın açtığı o pankartlar, Fenerbahçe'lilerin Beşiktaş'lıları Kadıköy'e davet etmesi, Yıldırım Demirören'in "Fenerbahçe'miz"leri. Aslında "dayak yemenin" ihtimalinden doğan ve samimiyetten uzak hareketler. Bu şike olayları patlamadan önce, "dediği dedik, kestiği kestik" olan "delikanlı" taraftarlar ve yöneticiler nerede acaba?

Şike iddialarına alıştık ve mide bulantımızı içimize attık derken, onun yansımalarından ortaya çıkan hareket ve tavırlar, mevcut durumu daha da beter hale getiriyor. Samimi olmaya çalışırken, çok daha samimiyetsiz bir ortam oluştuğunuzu gören sadece biz miyiz?

1 Şubat 2012 Çarşamba

Galatasaray 1 - Antalyaspor 1 | Shaqiri Gelmese de Dengeleri Bozmuş!


"Zemin kötü", "Eboue yok", "Takım formsuz". Hepsi kabul edilebilir. Fakat bazı gerçekler artık sırıtıyor Galatasaray takımında.

Bek ve açık olarak Galatasaray ilk 11'inde 4 oyuncu vardı. Hakan Balta, Emre Çolak, Riera ve Ujfalusi. Ujfalusi'nin gerçek bölgesi orası değil. Yani git-gel yapıp, tüm ataklara %100 katılmasını beklemeyezsiniz. Riera hala alışacak. Hakan Balta atağa çıkıyormuş gibi gözüküyor ama göz boyuyor. Orta sahayı geçtiği anda "top benden uzak dursun" fikrini benimsemiş. Emre Çolak bu 4 isimden en hareketlisi ama sadece takımı uçurmasını da ondan bekleyemezsiniz.

Her nasıl Eboue varken Galatasaray 1 kişi fazla hücum ediyorsa, sol tarafta Hakan Balta yerine de bu tarz bir oyuncu gerekiyor.

Hava şartlar ve zeminin karlı olması, Galatasaray'ın oyun felsefesine tam ters. Rakip sahaya oyunu yıkıp, hızlı oynamak isteyen ve özellikle ligin ilk yarısının ikinci kısmında bunu çok iyi yapan bir takım Galatasaray. Durum böyle olunca, rakibin de tabii ki işi zorlaşıyor.

Baros'un kırmızı kartı için bir şey söylemek güç. Bir küfür varsa kart tabii ki doğru. Fakat İlker Meral'in iyi bir maç yönettiğini söyleyemeyiz.

Galatasaray'ın Shaqiri girişimleri bile takımın dengesini bozmuşa benziyor. "Shaqiri gelirse, takım içindeki dengeler bozulacak" görüşü, Shaqiri gelmeden de yürürlüğe girmiş. Shaqiri burada bir sembol tabii ki. Futbolcuların kafasındaki "benim yerime kim gelecek" fikri, sahadaki performanslarını etkilemiş. Galatasaray'daki herkes rölantide de oynuyormuş gibiydi, motivasyon kaybetmişler gibi.

Shaqiri Galatasaray'a gelmese de, dengeleri Basel'den bozmuş, takımın ayarı ile oynamış...

Yine Yeniden Necati Ateş


Bazı futbolcular vardır ki hep önyargıyla yaklaşılır. Oyuncu hakkında negatif konuşan bu insanlara, "neden" diye sorduğunuzda, ya cevap alamazsınız ya da saçma sapan, hiçbir yerden desteklenmeyen açıklamalarla karşılaşırsınız. Necati Ateş bu kategorinin demir başlarından.

En uçta ve forvet arkasında oynayabilen bir futbolcu Necati. Saha vizyonu çok geniş ve yüksek. Pas yeteneği ve servis yeteneğinin yanında, son vuruşları da çok başarılı. Senede 10-15 gol ortalamasını rahatlıkta tutturabilecek bir oyuncu. Transferin son gününde, yerli önemli forvetlerden birini takıma katmak önemli. "Necati'ye kadar düşmeye gerek var mıydı?" sorusuna ise, "devre arası transferi" olarak cevap vermek gerekir. Alacağınız yabancı bir oyuncu, kapalı kutu olacaktır. Borges transferi henüz olumlu veya olumsuz sonuçlanmadı fakat olduğu taktirde, kimse Borges'in Necati'den daha faydalı olacağını söyleyemez. Hatta Necati'yi bildiğimiz için, daha şanslı olacağını bile söyleyebiliriz. Ayrıca, Necati bildiği bir yere geliyor. Alışma süresi v.b gibi problemler olmayacak. Direk olarak 11'e koyabileceğiniz bir oyuncu.

Hem gol vuruşlarında etkili hem de servis yeteneği olan bir oyuncunun, takımın taraftarları tarafından sevilmemesinin, saha dışı nedenleri olabilir. Bu konuya pek girmek istemiyoruz. Fatih Terim gibi bir hocanın yönetiminde, Kazım ve Engin Baytar gibi oyuncuların, saha dışı hayatlarını hepimiz görüyoruz. Gereksiz açıklamalardan kaçınan, takım içindeki arkadaşlığa katkı sağlayabilen bir oyuncu grubu oluşturdu Galatasaray. Necati de bu birlik ve beraberliğin bir parçası olacaktır. Ve hatta buna oldukça katkı sağlayacaktır. Devre arasında kapalı kutu transferler yerine, bildiğiniz ve neler yapabileceğini daha net görebildiğiniz oyuncuları transfer etmek gerekir. Çünkü devre arasından sonra, tutmayan bir transferin telafisi yok. Sezon başında düzeltebilecek zamanı ve şansı yaratabilirsiniz fakat devre arasından sonra bu pek mümkün değil. Kısacası, mevcut şartlar değerlendirildiğinde, Necati, Galatasaray için iyi bir transfer.