27 Temmuz 2011 Çarşamba

Fatih Terim'in takımı ve felsefesi


''Rakamlara takılmayın önemli olan felsefe'' der Fatih Terim. Bunu her hoca bilir fakat Fatih Terim aslında bunu derken kendi oyun sistemini de açıklamış olur. Futbolda felsefeden bahsetmek için motivasyondan bahsetmek gerekir. Bir oyun felsefesini yansıtabilmenin en önemli ''aracı'' oyunculara gerekli motivasyonu verebilmektir. Senelerdir ısıran takım, basan takım, pres yapan, ayağa oynayan takım istiyoruz da bu sadece doğru futbulcuyu ve doğru sistemi bulmaktan mı geçiyor?

Avrupada doğru sistem doğru futbolcu çoğu zaman = başarı olarak geri dönebilmekte. Bunun bir çok nedeni olduğunu düşünüyorum. Kültür farklılıklarından, oyuncu profillerine, kulüp yapılanmasından, medyaya kadar uzanan bir çok neden. Biz bu tür eksikliklerimizi (batıya karşı olan) varolduğunu düşündüğüm farklı özelliklerimizle kapatmak zorundayız. Türk insanı, Osmanlı döneminine bakıldığında bile, kazanılan - kaybedilen tüm savaşlarda dair duygusallığı ile öne çıkan tipten. Her sektörde, her durumda Türk insanı o duygusallığını farklı özellikleri ile bir araya getirince başarılı olabilmekte. İster neden olarak çoğrafik yapımızı öne sürün ister kültürel altyapımızı..

Derwall'den Lucescu'ya, Fatih Terim'den, Mustafa Denizli'ye hatta Daum'undan Gerets'ine kadar tüm başarılı olmuş teknik hocalar aslında bu olayın farkında olanlar. Sistemini, oyuncularını ne kadar hazır tutarsan tut Türk futbolunda ekstradan bir şeyler yapmak zorundasın. Türk futbolcusu da Türk insanı gibi motivasyon ile besleniyor.

Fatih Terim bu motivasyon ve felsefe olaylarının en önemli temsilcilerinden. Taktik bilgisi ve antrenörlük seviyesi için bir şey söylemek, bu denli başarılı bir hoca için mantıksız bir durum zaten. Yeni yapılanma isteyen Galatasaray futbol takımı için motivasyonu ön planda tutan bir hocanın takımın başına gelmesi muhteşem bir şans biz Galatasaray'lılar için.

Avusturya kampından sonra Almanya kampını da her Galatasaray'lı gibi yakından takip ettim. Bu 2 kamp için söylenecek ortak şey sakatlıkların olmaması. Bizler için büyük sıkıntı olan sakatlık problemi inşallah sona ermiş gibi gözüküyor.

Almanya kampında 2 maç yaptık. Twente maçında acemiliğimiz çok göze çarptı fakat beni umutlandıran; golü yedikten sonra ''ağır'' yedek kadro kalmamıza rağmen gol için tempoyu yükseltebilmemiz ve rakip kalede tehlikeler yaratabilmemiz. İnter maçında ise topun her daim hakimi olan biz, gerçekten ileriye yönelik olumlu sinyaller verdik. Rakip sahada 10 kişi pres yapmaya o kadar hasret kalmışız ki, işte FELSEFEMİZ bu maçta top rakipteyken ortaya çıktı. Bu felsefe Fatih Terim'in eseri. Terim, Türk futbolcusunun motivasyon ile besleneceğini ve bu beslenmiş futbolcuların takımdaki yabancı arkadaşlarına da örnek olacağını ve böylece bir ''takım'' yaratacağının farkında.

İnter maçında topu her kaybedişimizde, tekrar hemen kazanacağımızı bilmemiz ne kadar da özlediğimiz bir durummuş! Fatih Terim'in takımını ve felsefesini İnter maçında top bizdeyken değil, top rakipteyken gördüm. Artık çok umutluyum.


2 yorum:

Unknown dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

http://www.gifbin.com/bin/092009/1252074175_brutal-fault.gif