31 Mart 2012 Cumartesi

Galatasaray 2 - Orduspor 0 | İyi Takım Savunması = Liderlik


*Fernando Muslera 33 haftada 32 maçta forma giydi ve 15 maçı gol yemeden tamamladı. 1999-2000 sezonunda Claudio Taffarel 15 maçta ve 2004-05 sezonunda F.Mondragon 15 maçı gol yemeden bitirmiş. Savunma anlamında Galatasaray'ın çok iyi işler yaptığını görüyoruz. Muslera'nın bireysel performansının yanında, takım olarak en ilerideki oyuncudan en gerideki oyuncuya kadar Galatasaray kalesini iyi savunuyor.

Galatasaray Necati ile golü bulduktan sonra, vitesi iyice düşürdü ve rakibinin topla oynamasına izin verdi. Necati'nin gol gerçekten güzel. Bu golü Brezilya'dan aldığınız bir forvet atsa bu kadar sevindirmez taraftarı. Çok ucuz maliyete devre arasında alınan, taraftar için "beklenmedik" bir transfer olan Necati, takıma bu denli fayda sağlayınca tabii ki taraftarın sevinci artıyor. 2. yarıda Sabri'nin golü Galatasaray'ı rahatlatıyor. 2. forvet Baros'un oyundan çıkmasından sonra, Fatih Terim Sabri'yi oyuna alıp, forveti tek bırakıyor, tam da Sabri'den beklediğini alıyor. Sabri çabukluğunu kullanarak ön direğe çok güzel bir koşu yapıyor ve topu ağlarla buluşturuyor. Sabri, Baros'un ilk yarıda yapamadığı koşuyu yapınca, Galatasaray skoru 2-0'a getirmekte zorlanmadı.

Bu maçta en çok göze çarpan şeylerden biri de, Semih'in başarılı performansı. "Taş" gibi bir defans oyuncusu. Melo ile uyumları muhteşem. Rakip takımdan gelen tüm hava toplarını genellikle Semih karşılarken, onun defanstaki boşluğunu Melo kapatıyor. Takımın az gol yemesindeki etkenlerden sadece biri bu. Bu tarz pozisyon paylaşımlarını iyi yapan Galatasaray, işte bu yüzden ligin zirvesinde yer alıyor.

Hector Cuper'in İnter'i 2 - Fatih Terim'in Milan'ı 4

İki hoca bugün tekrar karşı karşıya geliyor. Biri Orduspor'un başında, diğeri Galatasaray'ın. O maçtan bazı görüntüler.

25 Mart 2012 Pazar

Galatasaray 1 - Trabzonspor 1 | Avrupa'lı Cüneyt



Trabzonspor'un ileride baskı yaparak ve en az Galatasaray koşarak, 1 puanı Galatasaray'dan kopardığı maç oldu. Şenol Güneş belli ki Galatasaray'ı iyi çalışmış ve eski öğrencileri olan Selçuk İnan ve Engin Baytar'ın tüm yaratıcılıklarını sınırlandırmak istemiş.

Galatasaray'da, "x oyuncu bu maç iyi oynadı" diyebileceğimiz bir 'x' yoktu. Sahada sorumluluk almak istemeyen ve rakibin baskısına cevap vermekten kaçınan bir Galatasaray vardı. Bu maç, Elmander'in ileride top saklama yeteneğinin Galatasaray adına ne kadar önemli olduğunu gördük. Galatasaray'lı oyuncular tarafından ileriye gönderilen topların rakip sahada kalması demek, diğer oyuncuların hücum bölgesine konumlanması demek. Bu da daha yaratıcı ve sonuca yönelik atakların oluşması demek. Bu akşam Galatasaray ileriye gönderdiği topların hiçbirisini rakip bölgede tutamadı. Elmander'in olmayışı bu sıkıntının en büyük nedeniydi.

Bu sezon Galatasaray'ın fizik gücü ligdeki diğer takımların çok üstünde.
Bu her mevki için geçerli. Galatasaray fizik gücünü, baskılı oyunla birleştirince gerçekten iyi oynuyor. Fakat bugün fizik gücünü kullanamadı, kullandırtılmadı. Hakem Cüneyt Çakır her ikili mücadelede, Trabzonspor lehine düdükler çaldı. Bu, Trabzonspor yanlısı olmasından ötürü tabii ki değil. Fakat çok bariz bir şekilde Cüneyt Çakır'ın düdüklerinden şu belli oluyordu. "Ben Real Madrid, Barcelona maçları yönetiyorum. Atmosferden etkilenmem." Açıkcası bu cümle kafasında sahaya çıkan bir hakem, çoktan atmosferden etkilenmiştir. Avrupa'daki hakemlik başarısını ne yazık ki bu akşam Galatasaray - Trabzonspor maçında gösteremedi. Hakemin kendine güveni olması güzel fakat bunun dozu artınca, maçı yöneten değil, takımları yöneten biri oluyor sahada. Psikolojik açıdan bu maçı kaldırabilecek bir hakem olmasına rağmen, kendisi bu maçı fazla düşünmüş.

Trabzonspor'un Arena'da iyi savunma yapıp, iyi atağa çıktığı maç oldu. Galatasaray topu oynamakta zorlandı. Galatasaray adına bu maçta bu kadar olumsuz şey olmasına rağmen, maç sonunda bakıldığında Galatasaray normal sezonda hiçbir derbiyi kaybetmemiş oldu.

20 Mart 2012 Salı

Galatasaray 0 - Sivasspor 1


Zorlu Play-off dönemine girilmeden, Galatasaray'ın konsantre olmakta zorlandığı maç oldu. Play-off sonunda şampiyonluğa odaklanmış bir takımın, kupa maçında konsantre kaybı yaşaması normal fakat Fatih Terim'in takımında değil. İlk yarıda her şey Galatasaray adına iyi giderken, Aydın Yılmaz'ın sakatlanıp ikinci yarıya çıkamaması, takımın düzenini bozdu. Aydın çıkıp yerine Sabri giriyorsa, takımın hücum anlamında sıkıntı çekmesi beklendik bir gelişme. Sabri senelerce savunmasının sağında oynamış ve topla ilişkileri Aydın kadar iyi olmayan bir oyuncu. Aydın'ın çıkıp Sabri'nin girmesi ve ilk yarının başında Sivas'ın golü bulması, Galatasaray'ın konsantre olmakta zorlandığı maçı daha da konsantrasyonu zor bir maç haline getirdi. Galatasaray, ilk yarısı oldukça istekli gözüktüğü maçtan, ikinci yarının başında yediği gol ile daha da istekli gözükmesi gerekirken, daha isteksiz bir kimliğe büründü ve kupadan elendi. Sivasspor'un hızlı atağa çıkma özelliğini sonuna kadar kullandığı bir maç oldu.

17 Mart 2012 Cumartesi

Fenerbahçe 2 - Galatasaray 2,5


Açık konuşmak lazım, son yıllardaki en güzel derbilerden biriydi. Fenerbahçe'nin ilk yarıdaki müthiş golleri, Galatasaray'ın ilk 30 dakika başka bir takım gibi oynamasına neden oldu. 30 dakikadan sonra Galatasaray kendine geldi ve sezon boyunca oynadığı oyunu sahaya sergileyebildi. 30 dakika Fenerbahçe'yi izleyen Galatasaray, geriye kalan 60 dakika boyunca Fenerbahçe'ye Kadıköy'de kendi oyununu izlettirdi.

Fenerbahçe'nin 2 golü de leziz fakat bu leziz golleri süsleyecek ve devamını getirecek "takım oyununa" sahip değiller. Muhtemelen o iki güzel gol olmasaydı, Fenerbahçe uzun süredir mağlup olmadığı Saraçoğlu'ndan bugün mağlup ayrılacaktı. Gollerden sonra Fenerbahçe takımı sahada yoktu. Hem fizik, hem de oyun olarak çok düştüler. Çoğu ikili mücadeleyi kaybettiler. Galatasaray takım savunmasından ödün vermeden 2 gol yedi, Fenerbahçe'nin bireysel olarak sonuca gitmesinin dışında, Galatasaray savunmasını zorlayacak gereklilikleri yerine getiremedi.

Galatasaray'ın bu seneki organize olabilme yeteneği ve fizik gücü çok iyi durumda. Takım, Kadıköy'de 2-0 geriye düşmesine rağmen bunun altından kalkabilecek psikolojik güce de sahip. Bu çok önemli. Galatasaray bugün net 2-0 maçı kazanmış olsaydı, belki play-off'a bu kadar rahat giremeyecekti. Kadıköy deplasmanında 2-0'dan geri gelmek ve maçı, son dakikada direkten dönen top yüzünden kaçırmak, psikolojik anlamda Galatasaray takımını kesinlikle bir adım daha öne itti.


Teknik direktörler bu maçta direk ön plandaydılar. Aykut Kocaman'ın Stoch'u çıkarıp, oyunu tutmak istemesi, Galatasaray'ın gol atacağının ve en azından bu maçtan mağlup ayrılmayacağının göstergesiydi. Oyunu okuyabilme yönünden Aykut Kocaman'ın eksikleri olduğu bir gerçek. Kadıköy'de Galatasaray'a karşı bu kadar coşkulu bir taraftarı arkana almışsan, artık oyunu tutmak gibi bir lüksün olamaz. Galatasaray bu ligin en organize takımı; rakip oyunu tutmak isteyip, geriye yaslandığı zaman, o kilidi açacak oyunculara ve takım oyununa sahip. Fatih Terim ise yorulan Emre Çolak yerine Aydın ve Necati yerine Baros'u alınca, Galatasaray daha zinde öne çıkabildi. Aykut Kocaman, yanlış değişiklik ve strateji ile takımının 3 puanı almasına engel oldu. Fatih Terim ise bu konuda bir usta. Hangi taş yerine hangi taşı koyması gerektiğini çok iyi okuyor ve 10 dakika sonra maçın hangi havaya girebileceğini iyi görebiliyor. Yaptığı değişiklikler ile takımının son anda Kadıköy deplasmanından galibiyeti kaçırmasında önemli rol oynadı.


Teknik direktör farkı ve takım oyunundaki üstünlük nedeniyle, "Fenerbahçe 2 - Galatasaray 2,5" demek yanlış olmaz. Bu "0,5"lik fark Galatasaray'a puan anlamında yansımasa da, Play-off'larda psikolojik anlamda katkı sağlayacaktır. Fenerbahçe'nin taraftarına "Kadıköy'de Galatasaray hediyesi" verememesi, iç huzursuzluğa neden olabilir. En nihayetinde, kavgasız gürültüsüz ve güzel futbollu bir derbi izledik.

11 Mart 2012 Pazar

Galatasaray 2 | Gençlerbirliği 0 | Sorun Çözücü Melo ve Selçuk


4-4-2'in önemli kurallarından biridir kanatların çalışması, çizgiye inmesi. Galatasaray'ın açıklarında oynayan oyuncuların bu özellikleri pek yok. Riera da, Engin de içeriye girerek oynamayı seven oyuncular. Galatasaray dün yine çizgiye inemeyince, oyunu ortadan açmayı denedi.

Melo, dün "doğru zamanda doğru yerde olma" kuralını çok iyi kullandı. Sahanın her yerinde, oyunun hem defansif hem ofansif kısımlarında bunu çok iyi uyguladı.

Selçuk İnan ile uyumlarını neredeyse, bu blogda her hafta yazar olduk. Gerçekten birbirlerini çok iyi tamamlayan iki oyuncu kıvamına geldiler. Dün Galatasaray'ı galibiyete de zaten bu iki oyuncu taşıdır. Melo'nun doğru zamanda doğru yerde olup, doğru hamleyi yapması ile Galatasaray öne geçti. Selçuk İnan'ın muhteşem frikik golü ile ise fark 2'ye çıktı.


Galatasaray'ın en büyük özelliği, topu kaybettiği anda tüm takımın o topu kazanmak için son çaba çalışması. Özellikle bunu içeride çok iyi yapıyorlar. Taraftarın da etkisiyle baskıyı kurup, topu kazanıyorlar.

Dünkü maçta daha da iyi gözüktü ki, topu rakipteyken ya Baros ya Necati orta sahaya geliyor ve en azından alanı kapatıyor. Fatih Terim, oyunun savunma yönünden taviz vermemek için, iki ileri uç oyuncusundan birini top rakipteyken hep geri istiyor. Bu da orta sahada rakip takımların baskı kurmasını zora sokuyor.


Gençlerbirliği maçı Galatasaray için çok önemliydi. Galatasaray her ne kadar kanatları oyuna sokup, çizgiye inemese de, "sorun çözücü" Melo ve Selçuk İnan'ın yardımı ile ve aynı zamanda tüm takımın muhteşem arzusu ile maçı kazandı. Bu maçta alınacak bir mağlubiyet, Fenerbahçe ile puan farkını 6'ya indirecekti. Haftaya Kadıköy'e gidecek bir takım için, 9 puanlık fark tabii ki 6 puandan iyidir.

9 Mart 2012 Cuma

Simao, Vicente Calderón'da!

Vicente Calderón'a rakip olarak gelen Simao için Atletico Madrid kulübü duygusal bir klip hazırlamış.

6 Mart 2012 Salı

Sivasspor 0 - Galatasaray 4


Maçtan önce twitter'daki takipçilerimize maç hakkındaki düşüncelerini sorduğumuzda genel kanı, "Sivas puan koparır, GS yenerse zor yener" idi.

İyi oyun, kötü oyun, şu, bu. Galatasaray ligin önemli takımlarından birini kendi evinde 4-0 mağlup etti. Şampiyonluğu bu maçlar belirliyor. Derbi maçlarındaki skorlar kadar, büyüklere çelme takmayı iyi beceren Sivasspor gibi takımları yenmek, şampiyonluk adına önemli adımlar.

Tıpkı Fenerbahçe'nin 6-1 kazandığı Gençlerbirliği maçındaki gibi, kilidi açan süper bir golün, maçın 4-0 olmasında etkisi büyük.

Necati önemli oyuncu. Artık bunu konuşmaya gerek yok. Böyle maçları alabilen oyuncu, iyi oyuncudur. Dün kendisi 2 gol 1 asist ile oynadı. Aynı zamanda Galatasaray'ın da oyuncusu. Bu ne demek? Takımın saha içinde neye ihtiyacı olduğunu bilmek demek, ona göre kendi oyun stratejisini bilmek demek. Kısacası dünkü Galatasaray galibiyetinde, Necati'nin payı çok büyük.

Emre Çolak 2 maç oynayıp, 1 maç oynamama yörüngesine girer gibi. Fatih Terim muhakkak bunun farkındadır ve buna çözüm bulacaktır. Dün sahada yoktu. Yerine giren Aydın Yılmaz, futbolculuk hayatında ilk defa bir şansı değerlendirdi herhalde.

Bir takımın şampiyon olması için kalecisi iyi olmalıdır. Muslera dün yine harikaydı. Kritik kurtarışlar ile Sivas'ın geri dönüş yapmasını ya da hareketlenmesini engelledi.

Ujfalusi dün Galatasaray'daki ilk golünü attı. Sezon başından beri oynadığı özverili oyundan sonra, bu golü hakkettiğini söyleyebiliriz.

Bu maçta Necati, Ujfalusi ve Muslera'yı konuşuyoruz. Bu da demek oluyor ki Galatasaray'ın transfer politikası %100 doğru yolda. Galatasaray şampiyonluk için çok kritik bir 3 puan kazandı. Şimdi kalan deplasmanlar; Fenerbahçe ve Manisaspor.

1 Mart 2012 Perşembe

Türkiye 1 - Slovakya 2 | Basına Sevgilerle!


Sabah gazeteleri okuyunca, dün gece yenilgiye rağmen içimizde oluşan umut, yerini umutsuzluğa bıraktı. Dün oynadığımız futbolun belki yanlış kısımları fazlaydı fakat yapılmak istenen doğrular, gelecek için umut vericiydi. Gazeteler, Slovakya önünde alınan mağlubiyet için, "Milli Takım yerinde saydı", "Umut yok" temasında başlıklarla yeni milli takımımıza destek (!) olmuşlar. Sağ olsunlar! Bizim ve muhtemelen siz futbol severlerin de gördüğü pozitif adımları hiçe sayarak, "Ömer Üründül kollektif futbol yorumlarını"(!) baz alarak yeni milli takımımıza destek(!) olmuşlar. Medyanın sabırsızlığını az çok tahmin ediyorduk fakat daha ilk maçtan bu kadar acımasız davranacaklarını kestiremedik.

Topu ayağımızda fazla tutuyoruz. Orta sahada Nuri Şahin ve Mehmet Topal hariç herkes topla gereksiz fazla oynuyor. Mehmet Ekici yetenekli fakat oyunu yönlendirici ve kurucu pozisyonunda oynuyorsa, topla ilişkisini minimuma indirip, 'servisli' oynamalı. Muhtemelen kendisi yerine Selçuk İnan bu takımın ilk oyuncusu olacaktır fakat kendini bu mevki için hazır tutmalı. Olcan - Arda ilişkisi fena değil fakat dün ikisi de formsuz günlerindeydiler. Bu ikilinin alternatiflerinden en önemlisinin Gökhan Töre olduğunu hatırlatalım. Mehmet Topal basit oynama işini zaten Galatasaray'da da iyi yapıyordu fakat bu konuda üstüne daha da koymuş. Gereksiz topla oynaması takımda Nuri ile beraber en az olan oyuncu.

Gökhan Gönül tartışmasız bu takımın sağ beki olacaktır. Sol tarafta Caner konusunda aynı şeyi söyleyebilmek güç. Caner o bölgede iyi bir alternatif ama en iyisi mi düşünmek gerekir. Bence İsmail Köybaşı da o mevki için düşünülebilir. Semih - Ömer uyumunu anlayabilmek için dünkü 90 dakika yeterli olamadı. Olumsuz hareketleri olmasına rağmen, "ağır stoper" profillerinden kurtulduğumuzu görmek sevindirici.

Mustafa Pektemek şüphesiz ki önemli bir forvet. Dün yukarıda bahsettiğimiz, 'topla gereksiz fazla oynama' sıkıntısından en çok kendisi müzdaripti. Servis yapacak oyuncular daha hızlı düşünüp, daha bir bütün içinde oynayabilirlerse, sadece Pektemek'in değil, Burak'ın ve Mevlüt'ün de işine gelecektir bu.

Sinan Bolat iyi kalecilerimizden ve milli takımı hakkediyor. Volkan daha iyi bir kaleci olabilir ama senelerce hem kendisi milli takımı yıprattı, hem de milli takım Volkan'ı.

Son olarak, siz futbol severlerin basında çıkan olumsuz milli takım haberlerine kulak asmamanızı öneriyoruz. Daha o kadar yeni ki... Takımda pozitif şeyler gördük ve bu pozitif şeyleri yürürlüğe sokabilecek Abullah Avcı bu takımın başında. Bu bizim düşüncemiz. Kim bilir belki Abdulah Avcı başarısız olur fakat bunu ilk maçtan kimse anlayamaz. Bunu anlamış(!) basına sevgilerle.